Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 31

derdi günü * çok ilgilenilen, çok düşünülen, uğraşılan (şey).
derdi veren devasınıda verir * her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır.
derdine deva bulunmak * sıkıntıyıhalletmek, atlatmak, çaresizliği yenmek.
derdine düşmek * yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarınıaramak.
derdine yanmak * kendi durumuna üzülmek.
derdini çekmek * üzüntüsüne katlanmak.
derdini deşmek (veya depreştirmek) * derdini hatırlatıp yeniden üzülmesine yol açmak.
derdini dökmek * derdini, sıkıntılarınıayrıntılı olarak anlatmak.
derdini Marko Paşaya anlat * yakınmanıdinleyecek kimse yok.
derdini söylemeyen derman bulamaz * insan sıkıntısını başkasına açıklayarak giderebilir.
dere * Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu ve bunların yatağı.
* İki dağarasındaki uzun çukur.
* Damlarda yağmur sularınıtoplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol.
dere gibi akmak * vücudun bir yerinden çok kan akmak veya bir savaşta çok kişi yaralanarak ölmek.
dere tepe * İnişli çıkışlı(yer).
dere tepe düz gitmek * “engelleri aşarak gitmek” anlamında bir tekerleme.
derebeyi * Topraklarınıderebeylik düzenine göre yöneten kimse.
* Zorba.
derebeylik * Derebeyi olma durumu.
* Özellikle BatıAvrupa’da toprağıve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malısayan Orta Çağsiyasî
düzeni, feodalite.
* Derebeyi yönetimindeki bölge.
derece * Bir süreç içindeki durumlardan her biri, basamak, aşama, rütbe, mertebe.
* Ölçü aletlerinin ölçeğinde belirtilmiş bulunan başlıca bölümlerden her biri.
* Bir çözeltinin yoğunluğunu ölçmede kullanılan birim.
* Bir çemberin 360’ta birine eşit olan açı birimi.
* Sıcaklıkölçer, termometre.
* Denli, kadar.
* Sporda başarı gösterme.
derece almak * başarı göstererek ödül kazanmak.
derece derece * Azar azar, yavaşyavaş, tedricen.
* Farklıfarklı, değişik.
dereceleme * Derecelemek işi.
derecelemek * Derecelere ayırmak.
derecelendirilme * Derecelendirilmek işi.
derecelendirilmek * Derecelendirmek işi yapılmak.
derecelendirme * Derecelendirmek işi.
derecelendirmek * Derecelemek işi yapılmak.
dereceli * Derecesi olan.
* Derecelere ayrılmış, kademeli.
derecesiz * Derecesi olmayan.
* Çok fazla.
derecik * Küçük dere.
dereden tepeden konuşmak * gelişigüzel konuşmak, rastgele konular üzerinde konuşmak.
dereke * Aşağıderece.
dereotu * Maydanozgillerden, ince yapraklı, bazıyemeklere konulan güzel kokulu bir bitki (Anethum).
dereyi görmeden paçalarısıvamak * gerektiğinden çok önce veya henüz ortada hiçbir şey yokken hazırlanmaya kalkışmak.
dergâh * Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve törenler yaptıklarıyer, tekke.
dergi * Siyaset, edebiyat, teknik gibi konuları inceleyen ve belirli aralıklarla çıkan süreli yayın, mecmua.
dergicilik * Dergi yayımlama işi.
derhal * Hemen çabucak.
deri * İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplıörtü.
* İşlenerek kullanılır duruma getirilmişhayvan derisi.
* Bu deriden yapılmış.
* Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar.
deri * Toplantı, düğün.
* Pazar veya panayır kurulan gün, dernek.
deri altı * Derinin altında bulunan.
derici * Dericilik yapan kimse.
dericilik * Belirli bir amaçla kullanmak için hayvan derisini işleme.
* Deri alıp satma işi.
derili * Derisi olan, deri ile kaplanmışolan.
derilme * Derilmek işi.
derilmek * Dermek işine konu olmak.
derim evi * Kafes biçiminde tahtadan yapılmışportatif ev.
* Keçeden yapılmışçadır.
derin * Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan.
* Yüzeyden içeri inen.
* Kendi türünde çok gelişmiş, en ileri durumda olan.
* Yoğun.
* Uzun süren.
* Ayrıntıya önem verilerek hazırlanan.
* Çok içten gelen.
* Dip.
derin derin * Derin olarak.
derin derin düşünmek * üzüntülü düşünceye dalmak.
* çok fazla düşünmek.
derin dondurucu * Buzdolabında besinleri bozulmadan uzun süre saklayacak bölüm.
derin soğutma * Derin soğutucu üretimi tekniği.

Bir yanıt yazın