Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 33

dermatit * Deride görülen her çeşit iltihaplıhastalık.
dermatolog * Deri hastalıklarıuzmanı, cildiyeci.
dermatoloji * Deri hastalıkları ile ilgili hekimlik dalı, cildiye.
derme * Dermek işi.
* Aynıtürden bir araya getirilmişşeylerin hepsi, koleksiyon.
derme çatma * Gelişigüzel toplanmış, aralarında uygunluk bulunmayan.
* Değersiz gereçlerle özensiz olarak yapılmış.
* Önemsiz, değersiz.
dermek * Derlemek, toplamak, devşirmek.
dermeyan * Ortada, ortaya konmuş.
dermeyan etmek * bir düşünce ileri sürmek, ortaya koymak.
dermit * Bkz. dermatit.
dernek * Toplantı, düğün.
* Pazar veya panayır kurulan gün, deri.
* Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet.
dernek kurmak * dernek oluşturmak.
dernekçi * Dernek üyesi olan.
* Bir derneğe çok bağlı olan.
dernekçilik * Bir dernekten yana olma, bir derneğe çok bağlı olma.
dernekleşme * Dernekleşmek işi.
dernekleşmek * Dernek kurmak.
derneşik * Derli toplu, düzenli.
derpiş * Öngörme, göz önünde tutma, aklından geçirme.
derpişetmek * öngörmek, göz önünde tutmak, aklından geçirmek.
derrace * Bisiklet.
ders * Bir konuda öğretmenin öğrenciye sınıfta, belirli bir sürede verdiği bilgi.
* Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre.
* Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi.
* Bir olayın bellekte bıraktığıöğretici iz, öğüt, ibret.
ders almak * (bir konu üzerinde bir öğrenci) yetkili bir kimseden bilgi edinmek.
* bir olaydan tecrübe kazanmak, ibret almak.
ders çalışmak * ders yapmak.
ders dışı * Ders süresinin dışında.
ders görmek * Bkz. ders almak.
ders içi * Ders süresinde.
ders olmak * (bir olay), tecrübe kazandırmak, öğretici örnek olmak, ibret olmak.
ders vermek * öğretmek, yetiştirmek.
* azarlamak, sert davranmak, sert bir karşılıkla yola getirmek.
ders yapmak * Bkz. öğretim yapmak.
dershane * Öğrencilerin, bir öğretmenin gözetimi altında, anlatma, araştırma, küme çalışması gibi yollarla ve türlü
eğitim araç ve gereçlerinden de yararlanarak ders yaptıklarıyer, derslik, sınıf.
* Okul dışında para ile ders veren kuruluş.
dershaneci * Dershane işleten kimse.
dershanecilik * Dershane işletmeciliği.
dersiam * Osmanlılar döneminde müderrislerin camilerde verdikleri ders.
* Osmanlılarda camilerde ders veren müderrislerin unvanı.
dersiz topsuz * Düzensiz, karmakarışık.
derslik * Sınıf, dershane.
dert * Üzüntü.
* Hastalık; ağrı.
* Sorun, kaygı.
* Ur.
dert anlatmak * derdini dökmek.
dert babası * Herkesin derdini, rahatlıkla, çekinmeden veya bir çözüm yolu bulabilir ümidiyle açıklayıp anlattığıkimse.
dert değil * önemsemeye, üzülmeye değmez!.
dert dökmek * sıkıntılarını bir bir anlatmak, dile getirmek.
dert edinmek (veya etmek) * bir sorunu veya durumu üzüntü konusu yapmak.
dert eğirmek * içinden çıkılması güç bir sorunla uğraşmak zorunda kalmak.
dert küpü * Sorunları, sıkıntılarıçok olan kimse.
dert olmak (veya kesilmek) * (bir kimse veya olay için) sıkıntıvermek.
dert ortağı * Aynıderdin sıkıntısı içinde bulunanlardan her biri.
* Bir kimsenin derdini anlattığı, derdini paylaştığıdostu.
dert sahibi * Üzüntüsü, sorunu olan.
* Hastalıklı.
dert yanmak * derdini sızlanarak anlatmak.
dertlenme * Dertlenmek durumu.
dertlenmek * Üzüntüye kapılmak, dertli duruma gelmek, kaygılanmak.
dertleşme * Dertleşmek durumu.
dertleşmek * Karşılıklıdertlerini anlatmak.

Bir yanıt yazın