destancı | * Destan yazan veya anlatan kimse. |
destanî | * Destan biçiminde yazılmışolan. * Destan kahramanlarına yaraşır nitelikte olan. * Destana benzer, destan gibi. |
destanlaşma | * Destanlaşmak durumu. |
destanlaşmak | * Olağanüstü kahramanlık ve başarı göstermek. |
destanlı | * Destanı olan, içinde destan bulunan. |
destanlık | * Destan durumuna gelmeye yarayan (şey). |
destansal | * Destanla ilgili destana özgü. * Destan kahramanına benzer. |
destansı | * Destan niteliğinde olan, destana benzer, epik. |
destansız | * Destanı olmayan, içinde destan bulunmayan. |
destar | * Sarık. |
destarî | * Sarıkla ilgili. * Sarık yapan kimse. |
destarlı | * Sarığı olan, sarıklı. |
deste | * Cinsleri aynıveya birbirine yakın olan şeylerin bir arada bağlanmışı, demet, bağlam. * Çok. * Kılıç, bıçak vb.nin elle tutulacak yeri, kabza. * Yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beşdereceden en küçüğü. * Aynıcinsten onluk bir küme. |
deste deste | * Demet demet. |
desteci | * Desteleyici. |
destek | * Dayanak, dayak. * Üzerine bir şey oturtmaya, tutturmaya, koymaya yarar araç, hamil. * Yardımcı. * Bir vektörü taşıyan sonsuz doğru. * Bir birlik için sağlanan yardım veya koruma. |
destek doku | * Vücuda destek görevi yaptıkları için bağdokusunun kıkırdak ve kemik dokularına bir arada verilen ad. * Kalın çeperli, güçlü hücrelerden oluşmuş, bitkiye diklik, sertlik ve sağlamlık kazandıran doku. |
destek görmek | * yardım etmek, müzaherette bulunmak. |
destek olmak | * güç sağlamak, yardımcı olmak. |
destekleme | * Desteklemek işi. * Devletçe yapılan para yardımı, sübvansiyon. |
destekleme alımı | * Bir ürünün değerini belli bir düzeyden aşağıdüşürmemek için devletçe yapılan satın alma işi. |
desteklemek | * Destek koymak. * Bir kimse veya kuruluşa yardım sağlamak, müzaheret etmek. * Arka olmak, arka çıkmak. |
desteklenme | * Desteklenmek işi. |
desteklenmek | * Desteklemek işine konu olmak. * Desteklemek işi yapılmak. |
destekleşme | * Destekleşmek işi. |
destekleşmek | * Destekleri karşılıklı olarak almak veya vermek. |
destekleyiş | * Destekleme işi veya biçimi. |
destekli | * Desteklenmiş, destek konulmuş. |
destekli bütçe | * Dayanağı olan bütçe. |
desteksiz | * Desteği olmayan, desteklenmemiş. |
desteksiz atmak | * mübalâğalıkonuşmak, yalan söylemek. |
desteleme | * Destelemek işi. |
destelemek | * Deste durumuna getirmek, deste yapmak. |
destelenme | * Destelenmek işi. |
destelenmek | * Destelemek işi yapılmak. |
desteleyici | * Biçilmişekini deste yapan işçi, desteci. |
desteleyicilik | * Desteleyici olma durumu. |
destere | * Bkz. testere. |
destroyer | * Orta tonajda, yüksek hızlısavaşgemisi, muhrip. |
destur | * İzin, müsaade. * (destur) “Yol verin”, “savulun”,”izin verin” anlamında kullanılır. * Karanlık, ıssız yerlere pis veya atık su dökerken cin çarpmasın diye yüksek sesle söylenir. |
destursuz | * İzinsiz, müsaadesiz. |
destursuz atmak | * kolay yalan söyleyebilmek, palavra atmak. |
destursuz bağa gireni sopa ile kovarlar | * bir yere izinsiz girmek veya bir işe izinsiz el atmak kötü karşılanır. |
desturun | * İğrenç veya ayıp bir söz söylemek zorunda kalınınca “affedersiniz” anlamında kullanılır. |
-deş/ -teş | * Bkz. -daş/ -taş. |
deşarj | * Boşalma. * Rahatlama. |
deşarj olmak | * akü, pil gücünü yitirmek. * içini dökmek, boşalmak, rahatlamak. |
deşeleme | * Deşelemek işi. |
deşelemek | * Güçlü bir biçimde deşmek, karıştırmak. * Araştırmak. |
deşifre | * Çözülmüş, açıklanmış. |
Kategoriler