dılak | * Bızır, klitoris. |
dımbırdatma | * Dımbırdatma işi. |
dımbırdatmak | * (saz, cura, tambur gibi çalgılar için) Çalmak. |
dımdızlak | * Çırçıplak. * Elindeki her şeyini, imkânlarınıyitirmiş. * Tepesinde saçıdökülmüş(kimse). |
dımdızlak kalmak | * elindeki her şeyi, imkânlarınıyitirmek. |
dımışkî | * Bir çeşit üzüm. |
-dır / -dir; -dur / -dür; -tır / -tir; -tur / -tür | * Ek fiilin genişzamanının tekil üçüncü kişi şekli: dalgın-dır, güzel-dir, yorgun-dur, süslü-dür, açık-tır, köpek-tir, çocuk-tur, çürük-tür vb. |
-dır / -dir; -dur / -dür; -tır / -tir; -tur / -tür | * Ettirgen çatıeki: yaz-dır-, çiz-dir-, vurdur-, öl-dür-, at-tır-, biç-tir-, tut-tur-, tüttür- vb. |
dır dır | * Sürekli, bezdirecek biçimde (söylenme). |
dır dır etmek | * bezginlik verecek biçimde söylenip durmak. |
dıramudana | * Bir rüzgâr türü. |
dırdır | * Bezginlik verecek biçiminde söylenen söz. |
dırdırcı | * Bezdirici söz etme alışkanlığı olan (kimse), geveze, yerli yersiz çok konuşan (kimse). |
dırdırlanma | * Dırdırlanmak işi. |
dırdırlanmak | * Dır dır etmek. |
dırıltı | * Bezdirici bir biçimde söylenme, dırdır. * Çekişme, atışma. |
dırıltıçıkarmak | * çekişmeye yol açmak. |
dırlanma | * Dırlanmak işi. |
dırlanmak | * Herkesi tedirgin edecek, bezdirecek biçimde söylenmek. |
dırlaşma | * Dırlaşmak işi. |
dırlaşmak | * Kavga etmek, ağız kavgasıetmek, dilleşmek. |
-dırt / -dirt; -durt / -dürt; -tırt / -tirt; -turt / -türt | * Ettirgen çatıeki: al-dırt-, ger-dirt-, vur-durt-, öl-dürt-, aç-tırt-, biç-tirt-, koşturt-, çök-türt- vb. |
dış | * Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı. * Bir konunun kapsamına girmeyen şey. * Görülen, içte bulunmayan yüzey. * (somut kavramlarda) İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan. * Yabancıülkelerle ilgili. * Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları. * Bireyin ötesinde bir varlığı olan. * Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim. |
dışaçı | * İki doğruyu kesen bir doğrunun bu doğruların dışında kalacak biçimde yaptığı açı. |
dışâlem | * İnsanın kendi çevresi dışındaki yaşayış, dünya. |
dışalım | * İthalât. |
dışalımcı | * İthalâtçı. |
dışalımcılık | * İthalâtçılık. |
dışasalak | * Konakçının üzerinde yaşayan ve çoğunlukla kan emen asalak. |
dış başkalaşım | * Magmanın sokulmasıyla, komşu kayaçların uğradığı başkalaşma, egzomorfizm. |
dış bellek | * Bilgisayarın yalnızca girişçıkışkanallarınıkullanarak erişebildiği bellek. |
dış beslenme | * Besinin organik maddelerden sağlama, heterotrofi. |
dış borç | * Devlet bütçesine, kamu veya özel kesime dışülkelerden kredi yoluyla sağlanan para. |
dışçevre | * Canlının dışında olan ve kendisinin de bilinçli veya bilinçsiz olarak tepkide bulunduğu uyaranların hepsi. |
dışçizgiler durumu | * Ayrıayrı birliklerin çevreden merkeze ulaşan yollarla düşman üzerinde birleşmesi. |
dışçokgen | * Kenarları bir dairenin çember çizgisi üzerine gelen çokgen. |
dışderi | * Sinir sistemini ve duygu organlarını oluşturan, embriyonun dışyüzünü örten tabaka, ektoderm. |
dışdünya | * Ülke dışı. * Bilinçten bağımsız olan, bilincin dışında var olanların hepsi. |
dışevlilik | * Evlenecek kimsenin eşini kendi boy veya soyunun dışından seçmesi kuralına dayalıevlilik biçimi, dışarıdan evlenme, egzogami. |
dışgebelik | * Döllenmiş bir yumurtanın döl yatağıdışında oluşmasıve gelişmesi. |
dışgezegen | * Yörüngesi Yer yörüngesinin dışında kalan gezegen. |
dışgezi | * Bulunulan ülke sınırlarıdışına yapılan gezi. |
dışgüçler | * Ekonomi ve politika açısından güçlü devletler. * Mekanik parçalanma, kimyasal ayrışma, yel, dalga, akarsu ve buzulların etkileri gibi kökenleri Güneş enerjisine dayanan güçlerin veya etkenlerin bütünü. |
dışhatlar | * Yurt dışıulaşımınısağlayan yol. * Yurt dışı iletişimi. |
dışişleri | * Bir devletin başka devletlerle ilgili işleri, hariciye. |
dışkapının dışmandalı | * çok uzak akraba. |
dışkavuz | * Buğdaygillerde başakçığın en altında bazıtürlerde çiçeğin bütün organlarını içerisine alacak bir şekilde gelişmişolan kavuz. |
dışkredi | * Ekonomik durumu iyi olan ülkelerden sağlanabilecek kredi. |
dışkulak | * Kulağın, kulak kepçesi ve dışkulak yolundan oluşan bölümü. |
dışkutsal | * Kutsallıkla ilgisi bulunmayan, kutsallığa ne uygun ne de karşıt olan. |
Kategoriler