Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 45

dikizcilik * Dikizci olma durumu, gözcülük, gözetleyicilik, erketecilik.
dikize almak * gizlice gözetlemek.
dikizleme * Dikizlemek işi.
dikizlemek * Sezdirmeden bakmak, gözetlemek, dikiz etmek.
dikizlik * Gözetleme deliği.
dikkat * Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık.
* İlgi, özen.
* Dikkat ediniz!.
dikkat çekmek (veya dikkati çekmek) * ilgi toplamak.
* uyarmak.
dikkat etmek * duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak.
* gözüne çarpmak veya ilgisini çekmek.
dikkat kesilmek * bütün dikkatini bir şey üzerinde toplamak.
dikkat toplaşımı * Dikkatin sürekli olarak bir nesne veya konunun belirli bir yönü üzerinde toplanması, konsantrasyon.
dikkate almak * göz önünde bulundurmak, hesaba katmak, gereğini düşünmek.
dikkatli * Dikkat eden, özen gösteren (kimse).
* Titiz, araştırıcı, sorgulayıcı.
dikkatsiz * İşinde dikkatli davranmayan, dalgın, savruk, özensiz.
dikkatsizlik * Dikkatsiz olma durumu, dalgınlık, savrukluk, özensizlik.
dikkatsizlik etmek * dalgınlık etmek, savrukluk etmek.
diklemesine * Dik olarak.
diklenme * Dik duruma gelme.
diklenmek * Dik bir duruma gelmek.
* Birine karşıters bir davranışta bulunmak, karşı gelmek, kafa tutmak.
dikleşme * Dikleşmek işi.
dikleşmek * Dik duruma gelmek.
* Birine karşıters tutum içine girmek, karşıdurmak.
dikleştirme * Dikleştirmek işi.
dikleştirmek * Dik duruma getirmek.
* Sert duruma getirmek.
diklik * Dik olma durumu.
dikme * Dikmek işi.
* Dikey olan doğru veya düzlem, amut.
* Fidan, yeni dikilmişfidan.
* Bir evde aileyi sürdürecek olan tek çocuk.
* Ağaç, direk.
* Yük kaldırmakta kullanılan bir direkli maçuna.
* Ahşap yapılarda pencere ve kapıyanlarına dikilen direklerden her biri.
dikmek * Bir cismi dik olarak durdurmak.
* Yetiştirmek için bir bitkiyi toprağa yerleştirmek.
* (bardak, kadeh, testi gibi kaplar için) Başaşağıederek içindekini içmek.
* Beklemek için birini bir şeyin başına getirmek.
* Top, taşgibi şeyleri dikine havaya atmak.
* (yapı) Kurmak, inşa etmek.
* Top vb. yi oyun alanında belirli bir yere koymak.
dikmek * Biçilmişveya yırtılmışkumaş, deri, yara vb. yi iğneye geçirilmişiplikle tutturmak.
dikmelik * Fidan dikilen yer, fidanlık.
dikmen * Koni biçiminde tepe.
dikse * Ağaçsız yerlerde, kuşyakalamak için üstüne ökse yerleştirilen ağaç.
diksiyon * Seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarının hakkınıvererek söyleme biçimi.
* Konuşulan dilin incelenmesi ve kullanılması.
* Duru, açık vurgulama ve çıkaklara tam uyarak konuşma.
dikta * Hiçbir şart olmaksızın körü körüne uyulması gereken buyruk.
diktacı * Yönetimde dikta yanlısı olan (kimse).
diktacılık * Dikta yanlısı olma durumu.
diktafon * Bir tür ses alma cihazı.
diktatör * Bütün siyasî yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse.
* Zorba.
diktatörce * Diktatör gibi, diktatör olarak.
diktatörlük * Diktatör olma durumu.
* Egemen ve mutlak siyasî bir gücün, bir veya birçok kişinin oluşturduğu bir yürütme organınca, denetimsiz
olarak yürütüldüğü siyasî düzen.
* Bir diktatör tarafından yönetilen ülke.
diktatörlük etmek * diktatörce davranmak, zorbalık etmek.
dikte * Başkasıtarafından yazılmak için söyleme, yazdırma.
* Bu biçimde yazdırılan şey.
dikte etmek * yazdırmak için söylemek.
* birine isteklerini zorla kabul ettirmek.
diktirme * Diktirmek işi.
diktirmek * Dikmek işini yaptırmak.
diktirtme * Diktirtmek işi.
diktirtmek * Diktirmesini sağlamak.
dil * Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ; tat alma
organı.
* İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıklarıanlaşma,
lisan.
* Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığıve söz dizimi.
* Belli durumlara, mesleklere, konulara özgü dil.
* Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı.
* Bazıüflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak.
* Birçok aletin uzun, yassıve çoğu hareketli bölümleri.
* Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmişolan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye
yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek.
* Anahtar.
* Denize uzanan dar ve alçak kara parçası, berzah.
* Sorguya çekilmek için yakalanan tutsak.
* Büyük başhayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili.
* Ayakkabı bağlarının ayağırahatsız etmemesini sağlayan ve bağaltına rastlayan saya parçası.
dil * Gönül, yürek.
dil (veya diller) dökmek * kandırmak, inandırmak veya yararlanmak için tatlısözler söylemek.
dil ağız vermemek * Bkz. ağız dil vermemek.
dil akrabalığı * Bir ana dilden türeyen diller arasındaki yakınlık.
dil altı * Kalp hastalıklarında ilâcın hızlıve kesin etkisini sağlamak için dilin altına konup emilen ilâç.

Bir yanıt yazın