Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 46

dil altı bezleri * Dilin altında bulunan tükürük bezleri.
dil atlası * Dilleri, lehçeleri veya dil olaylarınıyayılış bölgelerine göre gösteren atlas.
dil avcısı * Bkz. casus.
dil balığı * Kemikli balıklar takımından, pullu, 50 cm büyüklüğünde, yassı bir balık (Solea vulgaris).
dil bilgisi * Bir dilin ses, biçim ve cümle yapısını inceleyip kurallarınıtespit eden bilim, gramer.
dil bilimci * Dil bilimiyle uğraşan kimse, dilci, lengüist.
dil bilimi * Dillerin yapısını, gelişmesini, dünyada yayılmasınıve aralarındaki ilişkileri ses, biçim, anlam ve cümle bilgisi
bakımından genel veya karşılaştırmalı olarak inceleyen bilim, lisaniyat, lengüistik.
dil bilimsel * Dil bilimiyle ilgili.
dil bir karış * saygısızca karşılık verenler için kullanılır.
dil birliği * Lehçe ve ağız farklarını gidererek aynıdili kullanan toplumlar arasında ortak bir yazıdilinde ve alfabede
birleşme.
dil cambazı * Düşüncelerini çok iyi anlatan, güzel konuşan, hatip.
dil coğrafyası * Yeryüzünde dillerin yayıldığı alanları inceleyen bilim dalı.
dil çıkarmak * alay etmek, eğlenmek.
dil dalaşı * Ağız dalaşı.
dil ebesi * Lâf ebesi.
dil felsefesi * Dilin özü, kökeni, anlamı, yapısıüzerine araştırmalar yapan felsefe dalı.
dil kavgası * Bkz. ağız kavgası.
dil lâboratuvarı * Teyp yardımıyla yabancıdilleri öğretmek için düzenlenmişözel yer.
dil oğlanı * İstanbul’daki yabancıelçiliklerde Türkçe öğretilerek çevirmen olmak üzere yetiştirilen genç.
dil otu mu yedin? * çok konuşkan kimseler için söylenir.
dil öğrenimi * Yabancı bir dilde öğrenim görme.
dil öğretimi * Yabancıdille eğitim ve öğretim yapma.
dil pelesengi * Söz arasında yerli yersiz söylenen ve tekrarlanan söz.
dil peyniri * Koyun sütünden yapılan, yağlı, lezzetli, tuzsuz peynir.
dil sürçmek * konuşma sırasında kelimeleri yanlışsöylemek.
* istenmeyen bir konudan söz etmek.
dil sürçmesi * Sözleri yerinde ve düzgün olarak söyleyememe.
dil şakası * Bkz. ağız şakası.
dil tutmak * sorguya çekmek için düşman askeri yakalamak.
dil tutukluğu * Dilin iyi çalışmamasından ileri gelen söyleme güçlüğü.
* Herhangi bir sebeple konuşamama.
dil uzatmak * bir kimse veya bir şey için kötü söylemek.
dil yarası * Acısözün yarattığıkırgınlık.
* Gönül yarası.
dilaltı * Tavuklarda görülen bir hastalık.
dilâtometre * Genleşmeölçer.
dilâver * Yiğit, delikanlı.
dilbasan * Hekimlerin boğazı görebilmek için dili bastırdıklarıaraç.
* Ecza karıştırmakta kullanılan yassıaraç.
dilbaz * Güzel söz söyleyen, konuşkan.
* Konuşmasıyla kandıran.
dilber * Alımlı, güzel (kadın).
dilberdudağı * Dudak biçiminde hazırlanan bir hamur tatlısı.
dilci * Dil bilimci.
* Dille ilgili araştırmalar yapan kimse.
dilcik * Buğdaygillerde, yaprak ayası ile yaprak kınının birbirinden ayrıldığıyerde bulunan sivri uçlu, küçük, saydam
çıkıntı.
* Böceklerin ağzında küçük dilin önünde bulunan bölüm.
* Üflemeli çalgılarda veya org borularında kamış, tahta veya metalden yassıparça.
dilcilik * Dil konusunda araştırma yapma işi.
dildaş * Aynıdili konuşanlardan her biri.
dilden dile dolaşmak * çok konuşulmak, uzun süre bahsedilmek.
dile (dillere) düşmek * hakkında dedikodu yapılmak.
dile (veya dillere) destan * çok tanınmış, ünlü.
dile gelmek * dile düşmek.
* (konuşma kudreti, yeteneği, olmayan varlık) konuşmak, dillenmek, lisana gelmek.
dile getirilmek * anlatılmak.
dile getirmek * konuşturmak.
* belirtmek, anlatmak, açıklamak, ifade etmek.
dile kolay * anlatılmasıkolay ama yapılmasıveya katlanılmasıçok güç.
dile vermek * gizli tutulması gereken bir şeyi açığa vurmak, duyurmak, yaymak.

Bir yanıt yazın