Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 52

diplomatik dil * Diplomasi alanında kullanılan dil.
diplomatlık * Diplomat olma durumu.
* Diplomasi.
dipnot * Sayfa içinde geçen herhangi bir düşünce veya bilgi ile ilgili olarak sayfa altına konulan açıklama, haşiye.
dipsiz * Dibi olmayan.
dipsiz kile, boşambar * para, mal tutmayanın durumunu veya bir işiçin boşyere uğraşıldığınıanlatır.
dipsiz testi * eline geçen para veya malıhesapsızca, boşyere harcayan.
-dir * Bkz. -dır / -dir.
dirayet * Yetenek, beceriklilik, zekâ.
dirayetli * Yetenekli, becerikli; zeki.
dirayetsiz * Yeteneksiz, beceriksiz.
dirayetsizlik * Dirayetsiz olma durumu.
direk * Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek.
* (bazıözel adlarda) Sütun.
* En önemli kimse.
direk direk bağırmak * tedirgin edecek biçimde bağırmak.
direk gibi * sağlam yapılı, iri yapılı.
direkçi * Alamana kayıklarında direğe çıkarak gözcülük yapan kimse.
direkli * Direği olan.
direklik * Direk yapmaya elverişli (ağaç).
direksiyon * Motorlu araçlarda, araca istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan düzenek,
yönelteç.
direksiyon kırmak * aracı istenilen yöne çevirebilmek için direksiyonu o yöne döndürmek.
direksiyon sallamak * motorlu taşıt kullanmak.
direksiyona geçmek * aracıkullanmak üzere sürücü yerine oturmak.
* bir işin yönetimini üzerine almak.
direkt * Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca.
* Doğrudan doğruya, dolaysız, aracısız.
direktif * Yönerge, talimat.
direktif almak * talimat almak, emredilmek.
direktif vermek * talimat vermek.
direktör * Yönetmen, müdür.
direktörlük * Yönetmenlik, müdürlük.
direme * Diremek işi.
diremek * Bir şeyi dikine koymak, dayamak, durdurmak.
* Direnmek, karşıkoymak, inat etmek, ısrar etmek.
diren * Dirgen.
direnç * Dayanma, karşıkoyma gücü, mukavemet.
* Bir nesnenin elektrik akımına karşıdurma özelliği, mukavemet, rezistans.
* Bir çevrime istenilen değerde ek direnç katmak için kullanılan düzen, mukavemet, rezistans.
dirençli * Direnci olan.
dirençsiz * Direnci olmayan.
direngen * Direnen, inatçı, anut, muannit.
direngenlik * Direngen olma durumu, inatçılık.
direnim * Direnmek işi, inat, taannüt.
* Borcun yerine getirilmesi, temerrüt.
direniş * Direnmek işi veya biçimi, karşıkoyma, dayanma, mukavemet.
direnişçi * Karşıkoyan, dayanan (kimse).
direnleme * Direnlemek işi.
direnlemek * Dirgenle yaymak.
direnme * Direnmek işi, karşıkoyma, dayanma, inat etme, ısrar etme, mukavemet etme.
direnmek * Herhangi bir düşüncede, bir istekte veya bir durumda karşıkoymak, ayak diremek, inat etmek, ısrar etmek,
taannüt etmek.
direşken * Bir işi yılmadan sonuna kadar götüren, sebatkâr.
direşme * Direşmek işi, sebat.
direşmek * Sözünden veya kararından dönmemek, dayanmak, sebat etmek.
diretme * Diretmek işi, inat.
diretmek * Direnmek, ayak diremek, inat etmek, ısrar etmek.
direy * Fauna.
dirgen * Harmanda saplarıyaymaya yarar uzun çatallıaraç.
dirgenleme * Dirgenlemek işi.

Bir yanıt yazın