Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 54

dirseklenme * Dirseklenmek işi veya durumu.
dirseklenmek * Dirsek biçiminde kıvrılmak, dirsek oluşturmak.
* Dirsekle itilmek.
dirseklik * Dirsek olarak kullanılmaya uygun olan (ağaç, boru vb.).
* Ceket kolunun dirsek bölümünü korumak veya yamamak için kullanılan (kumaşvb.).
* Koltuk, kanepe vb. de dirsekleri dayamaya elverişli bölüm.
dirsizlik * Dirlik düzenlikten uzak durum.
disimilâsyon * Benzeşmezlik, başkalaşma.
disiplin * Bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılıveya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uymasıdurumu,
sıkıdüzen, zapturapt.
* Kişilerin içinde yaşadıklarıtopluluğun genel düşünce ve davranışlarına uymalarını sağlamak amacıyla alınan
önlemlerin bütünü.
* Öğretim konusu olan veya olabilecek bilgilerin bütünü; bilim dalı.
disiplin cezası * Disiplin suçlarından birini işleyen kimseye davranışlarının ağırlık derecesine göre verilen ceza.
disiplin kurulu * Disiplin kurallarına aykırıdavranan kimselerin suçlarınıtespit ederek uygun cezalarıvermekle görevli
kurul.
disiplin suçu * Bir kimsenin disiplin yönetmeliğine göre yapmaması gereken davranışlardan birini yapması.
disipline * Etmek yardımcıfiili ile “sıkıdüzen veya denetim altına almak” anlamında kullanılır.
disipline edilmek * zapturapt altına alınmak, denetim altında tutulmak.
disiplinli * Disiplini olan.
disiplinsiz * Disiplini olmayan.
disiplinsizlik * Disiplinsiz olma durumu.
disk * Disk atmada kullanılan, erkekler için 2, kadınlar için 1 kg ağırlığında, genellikle metal bir çember ile
çevrelenmiştahta ağırşak.
* Gramofon plâğı.
* Omurları birbirine birleştiren ana madde.
* İnce ve çapı oldukça büyük teker şeklinde parça.
disk atma * Atletizmde disk fırlatma yarışması.
disk zımpara * Mermer ve metal maddeleri kesmeye veya temizleyip parlatmaya yarayan alet.
diskalifiye * Etmek yardımcıfiili ile “sporda yarışdışı bırakmak”, olmak yardımcıfiili ile “sporda yarışdışı bırakılmak”
anlamlarında kullanılır.
diskçi * Disk atan kimse.
diskçilik * Diskçinin işi.
disket * Bilgisayardaki işlemlerin kaydedildiği bir koruyucu içinde bulunan manyetik ortam.
diskjokey * Radyo ve diskoteklerde müzik yayınlarınıplâk veya ses bantlarıaracılığıyla yöneten kimse.
disko * Diskotek.
diskotek * Plâk, ses bandıkoleksiyonu.
* Çalınan plâk, bant vb. eşliğinde dans edilen klüp, disko.
diskur * Söylev, nutuk.
diskur geçmek (veya çekmek) * nutuk verir gibi konuşmak.
dispanser * Hastalara ayakta parasız veya çok az para ile bakılan ve ilâç verilen bakım evi, sağlık evi.
dispeç * Bir ortak avaryada deniz kazasından sonra gemi, yük ve navlunla ilgili kimselerin uğradıklarızararların ve
bunlar tarafından yapılmışolan masrafların nasıl, kimler tarafından ve ne oranda karşılanacağını belirlemek için
yapılan işlem.
* Deniz sigortasıdilinde, ilgili tarafların ortak avaryada kendilerine düşen yükümlülükleri, paylarının önemi
ölçüsünde ayrıntılı olarak belirten belge.
dispeççi * Dispeç işiyle uğraşan uzman.
dispersiyon eriyik * Çok ince katıtaneciklerin su vb. sıvılarda erimeden dağılmasıhâli.
disponibilite * Bankalarda mevcut nakit ve derhal paraya çevrilebilecek kıymet.
disprosyum * Atom ağırlığı162.5, atom numarası66, yoğunluğu 8,54 olan, 1500° C’de eriyen, açık yeşil renkte çözeltiler
veren, az bulunan bir element. KısaltmasıDy.
distribütör * Dağıtıcı.
distribütörlük * Distribütörün yaptığı iş, dağıtıcılık.
diş * Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri.
* Çark, testere, tarak gibi çentikli şeylerdeki çıkıntıların her biri.
* (sarımsak dilimi ve karanfil gibi dişe benzetilen şeyler için) Tane.
* Omurgalıhayvanların çenelerinde veya ilkel yapılı omurgalıların gırtlak ve ağızlarında bulunan kemiksi sert
parçalar.
* Bazıdantel ve işlemelerin kenarlarındaki yuvarlak sivri bölüm.
dişağrısı * Diş bölgesinde oluşan hastalıktan meydana gelen ağrı.
diş bademi * Kabuğu ince olduğu için dişle kırılabilen bir badem türü.
diş bilemek * kötülük yapmak için fırsat beklemek, hıncını gösterir durum almak.
diş buğdayı * Çocuk ilk dişçıkardığında kaynatılıp üzerine toz şeker ve dövülmüş ceviz gibi şeyler ekilerek yakınlara
dağıtılan bağday.
* Bu sebeple yapılan tören.
dişçekimi * Dişçekme işi.
dişçıkarmak * çene kemikleri içinde bulunan diş, dişetini deldikten sonra ağız boşluğuna doğru sivrilmek.
dişdamak ünsüzü * Bkz. dişeti damak ünsüzü.
dişdiş * Çıkıntıları olan.
* Çıkıntılı bir biçimde.
dişdudak ünsüzü * Bkz. dişeti dudak ünsüzü.
dişeti * Dişköklerini kaplayan kalın kırmızımtırak et.
dişeti damak ünsüzü * Dil ucunun, üst dişetleriyle ön damağa dokunmasından oluşan ünsüz: c, ç, z, s, n, j, ş.
dişeti dudak ünsüzü * Alt dudağın üst dişlere dokunmasıyla oluşan dudak ünsüzü: f, v.
dişeti ünsüzü * Dil ucunun dişetine dokunmasından oluşan ünsüz: j, ş.
dişfırçası * Dişleri temizlemede kullanılan bir fırça türü.
dişgeçirememek * gücü yetmemek.

Bir yanıt yazın