Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 6

dalga periyodu * Dalgaların arka arkaya iki tepesinin belli bir noktadan geçişsüresi.
dalga saymak * boşve aylak durmak.
* yersiz ve gereksiz şeylerle uğraşmak.
dalga sırtı * Dalganın iki yanındaki çukurlar arasındaki yüksek kesimi.
dalga tepesi * Dalganın en yüksek noktası.
dalga uzunluğu * Dalga boyu.
dalga yüksekliği * Denizlerde dalga çukuru ile dalga tepesi arasındaki düşey mesafe.
dalgacı * İşine gereken önem ve dikkati göstermeyen.
dalgacıMahmut * yapılması gerekli bir işi benimsemeyen, kaytarıcı.
dalgacık * Küçük dalga.
dalgacılık * Dalgacı olma durumu, kaytarıcılık.
dalgakıran * Kıyıkuruluşlarını, tekneleri, dalgaların yıpratıcıetkisinden korumak veya gemilerin yük alıp boşaltmasını
sağlamak amacıyla liman ve iskele önlerine yapılan uzun set.
dalgalandırıcı * Bir sıvıyıveya ortamıdalgalanmaya sürükleyici.
dalgalandırış * Dalgalandırmak işi veya biçimi.
dalgalandırma * Dalgalandırmak işi.
dalgalandırmak * Dalgalıduruma getirmek.
dalgalanış * Dalgalanma işi veya biçimi.
dalgalanma * Dalgalanmak işi.
* Mal fiyatlarının türlü sebeplerle inişi veya çıkışı.
* Bir toplumda uyumsuzluktan doğan karışıklık.
* Koşu duruşunda, dizlerin hafif bükülmesinden ve kolların gevşek olarak öne yukarıdoğru kaldırılmasından
sonra, dizlerin gerilerek gövdenin doğrulmasıyla vücudun diz, kalça, bel, sırt, başve kollarda geliştirdiği bir dalga
hareketi.
dalgalanmak * Dalga oluşmak.
* Hareket durumunda olmak, kıpırdamak.
* (renk için) Ton değiştirmek.
dalgalanmaya bırakmak * paranın gerçek değerini bulması için girişimde bulunmadan beklemek.
* bir konu için girişimde bulunmadan beklemek.
dalgalı * Dalgası olan.
* Dalga dalga görünen.
* (saç için) Kıvrımlı.
* (renk için) Açıklıkoyulu.
* Belli dalga boylarınıalabilen.
dalgalıakım * Bir çevrimde akışyönü sürekli değişen akım, alternatif akım.
dalgalıakım üreteci * Dalgalıelektrik akımıveren üreteç, alternatör.
dalgaölçer * Oluşan dalgaların yüksekliğini ve derinliğini, çukurunu ölçen alet.
dalgasına taşatmak * işini bozmak, keyfini kaçırmak.
dalgasınıtaşlamak * (birinin) işini bozmak.
dalgasız * Dalgası olmayan.
dalgaya düşmek (veya gelmek) * yanılmak, dalgınlıkla unutmak.
dalgaya getirmek * birinin dalgınlığından yararlanarak onu kandırmak.
dalgayı başa almak * gemi veya sandalın başınıdalgaların geldiği yöne çevirmek.
dalgı * Gaflet, aymazlık.
dalgıç * Genellikle özel donanımla su yüzeyi altında çalışmayımeslek edinen kimse, balık adam, kurbağa adam.
* Birinden habersiz bir şey almak huyunda olan kimse.
dalgıç böcekler * Sivrisinek kurtçuklarına saldırarak yok eden, durgun sularda yaşayan kın kanatlılar familyası.
dalgıç elbisesi * Dalgıçların su altında hareketlerini engellemeden vücutlarını çeşitli etkenlerden korumak için özel olarak
yapılmışelbise.
dalgıç gözlüğü * Su altında görmeyi sağlayan ve içine su girmeyecek biçimde yapılmışgözlük.
dalgıç kuşları * Gagaları bir kılıfla örtülü, kanatlarıve kuyruğu kısa, ayaklarıperdeli, iyi yüzen ve dalan bazıkuşları içine
alan kuşlar takımı.
dalgıç kuşu * Dalgıç kuşlarından, Amerika ve Avrupa’nın kuzeyinde yaşayan bir hayvan (Colymbus glacialis).
dalgıç kuşugiller * Kuşlar sınıfının dalgıç kuşlarıtakımına giren bir familya.
dalgıç tüpü * Dalgıçların su altında uzun süre kalmaları için solunum yapmalarınısağlayan tüp.
dalgıçlık * Dalgıcın mesleği.
dalgın * Çevresinde olup bitenleri fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmışolan veya dikkatini belirli bir konu
üstünde toplayamayan, gafil.
* Kendinden geçmiş.
dalgın dalgın * Çevresiyle ilgilenmeden, düşünceli olarak.
dalgınca * Dalgın bir biçimde, dalgın olarak.
dalgınlaşma * Dalgınlaşmak işi.
dalgınlaşmak * Dalgın duruma gelmek.
dalgınlaştırma * Dalgınlaştırmak işi.
dalgınlaştırmak * Dalgın duruma getirmek.
dalgınlığına gelmek * dalgınlık dolayısıyla fark edememek.
dalgınlığına getirmek * birinin dalgınlığından yararlanıp kendi isteğini gerçekleştirmek.
dalgınlık * Dalgın olma durumu veya dalgınca davranış.
* Derin uyku durumu.
dalgır * Bir yüzeyde renk dalgalanmasısonucu görülen parlaklık, meneviş, hare.

Bir yanıt yazın