Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 69

doymak * İsteği kalmayıncaya kadar yemek, açlığıkalmamak.
* Yeter bulmak, kanmak, tatmin olmak.
* Bir ihtiyacınıyeteri kadar karşılamak.
* (olumsuz biçimde) Bıkmamak.
doymaz * Doymak bilmeyen, aç gözlü.
doymazlık * Doymaz olma durumu, aç gözlülük.
doymuş * Bir şey yiyerek tok duruma gelmiş.
* İsteği kalmamış, isteği giderilmiş, tatmin olmuş.
* Doyma durumuna gelmiş(gaz, sıvıveya elektromıknatıs), meş bu.
doyulma * Doyulmak durumu.
doyulmak * Doymak.
doyum * Eldekinden hoşnut olma durumu, yetinme; kanma, kanaat.
* Bazı istekleri giderme, tatmin.
doyum evi * Gösterişsiz, küçük lokanta.
doyum olmamak * tadına doyulmamak, bir şeyden bıkılmamak.
doyumlu * Doyumu bulunan.
doyumluk * Doyulacak kadar (miktar).
* Çapul, yağma.
doyumsuz * Bir türlü tatmin olmayan, bıkılmayan.
doyumsuzluk * Doymama durumu.
* Tatmin olamama, cinsel birleşmede orgazma ulaşamama.
doyunma * Doyunmak işi veya durumu.
doyunmak * Yeteri kadar yemişolmak, doymak.
doyuran * Bir sıvının içinde eriyerek onu doyma durumuna getiren (madde).
* Bir çelik çubuğu doyma durumuna getiren indükleyici manyetik alan.
doyuran buhar * Kendi sıvısı ile doyma durumunda olan buhar.
doyurma * Doyurmak işi.
doyurmak * Açlığını gidermek.
* Geçindirmek, yaşamasını sağlamak.
* Kandırıcı, inandırıcı, yeterli olmak, tatmin etmek.
* Para yedirmek.
* Bir maddenin içine alabileceği kadar başka bir madde katmak.
* Doyma durumuna getirmek.
doyurucu * Doyurma özelliği bulunan, tatminkâr.
* Kandırıcı, inandırıcı, yeterli.
doyurulma * Doyurulmak işi.
doyurulmak * Doyurmak işine konu olmak.
doyuruş * Doyurmak işi veya biçimi.
doyuş * Doymak işi veya biçimi.
doyuşma * Doyuşmak işi.
doyuşmak * Karşılıklıdoymak.
doz * Bir ilâcın bir defada veya bir günde alınması gereken miktarı.
* Bir maddenin bir birleşiğe, bir karışıma giren veya girmesi gereken belli miktarı, düze.
* Genellikle bir davranışta, bir konuşmada vb. nde yeterli görülen ölçü.
dozaj * Dozu ayarlama.
* Düzem.
dozer * Tırtıllıveya lâstik tekerlekli yol yapım makinesi, buldozer, yoldüzler.
dozunu kaçırmak (veya dozu kaçmak) * ölçüyü aşmak, aşırı gitmek.
Döger * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
döğen * Bkz. döven.
döğme * Bkz. dövme.
döğmeci * Bkz. dövmeci.
döğmek * Bkz. dövmek.
döğmelik * Bkz. dövmelik.
döğünme * Bkz. dövünme.
döğünmek * Bkz. dövünmek.
döğüş * Bkz. dövüş.
döğüşçü * Bkz. dövüşçü.
döğüşçülük * Bkz. dövüşçülük.
döğüşken * Bkz. dövüşken.
döğüşmek * Bkz. dövüşmek.
döke döke * Dökerek.
döke saça * Dağıtarak.
dökme * Dökmek işi.
* Bir yerden bir yere dökülen, aktarılan.
* Kapların içinde olmayan, yığın biçiminde ortaya dökülmüşolan.
* Kalı ba dökülmek yoluyla yapılmış.
dökme (veya taşıma) su ile değirmen dönmez * yetersiz ve gelişi güzel önlemlerle işgörülemez, yürütülemez.
dökme demir * İçinde % 2’den % 6’ya kadar karbon bulunan bir demir-karbon alaşımı, font, pik (l).
dökmeci * Dökümcü.
dökmecilik * Dökümcülük.

Bir yanıt yazın