dörtgen | * Dört kenarı olan çokgen, dört kenar. |
dörtkenar | * Dörtgen. |
dörtleme | * Dörtlemek işi. * Bir gazelin her beytinin başına iki dize katılarak yapılan nazım biçimi, terbî. * Tarlayıdört kez sürme. |
dörtlemek | * Bir şeyin sayısınıdörde çıkarmak. |
dörtlü | * Dört parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden dört tane bulunan. * İskambil, domino gibi oyunlarda üzerinde dört işareti bulunan kâğıt veya pul. * Dört kişiden oluşan müzik topluluğu, kuartet. |
dörtlü final | * Dört takımın katılımı ile oynanan final maçları. |
dörtlük | * Dört taneden oluşmuş, dört tane alabilen. * Birlik notanın dörtte biri uzunluğunda nota. * Dört dizelik bölümlerden oluşmuşşiir veya şiir parçası, kıta. * Birbirine dik iki çap boyunca dörde bölünmüşdairenin her bir dilimi. |
dörtnal | * Atın en hızlıkoşma biçimi. * Bir işi çok çabuk yapma, acele etme. |
dörtnala | * (at için) Dörtnal koşarak. |
dörtnala kaldırmak | * dörtnal koşturmaya başlamak. |
dörtnala kalkmak | * dörtnal koşmak. |
dörttek | * Kürek yarışlarında sancak ve iskelesinde ikişer tek küreği olan tekne. |
döş | * Göğüs, bağır. * Kaburga altı. |
döşeğe düşmek | * Bkz. yatağa düşmek. |
döşek | * Yatak. * Gemi gövdesinde, su basıncı, çarpma, karaya oturma vb. durumlarda darbeleri karşılayabilecek, yük ve makinelerin ağırlığına dayanabilecek dirençteki yapı gereci. * Dövülmek üzere harman yerine serilen ekin sapları. |
döşekli | * Döşeği olan. * Yalpasıaz olan yayvan gemi. |
döşeli | * Döşenmişolan, mefruş. * Bkz. dayalıdöşeli. |
döşem | * Tesisat, donanım. |
döşemci | * Döşeyici, tesisatçı. |
döşemcilik | * Döşemcinin yaptığı iş, tesisatçılık. |
döşeme | * Döşemek işi. * Yapılarda taban üzerine döşenen tahta vb. kaplama. * Bir yapının döşenmesine yarayan her türlü eşya, mefruşat. * Koltuk, kanepe, divan gibi eşyaların kumaş, yay, pamuk vb. bölümleri. * Halk edebiyatında ve türkülerden önce söylenen, bazen tekerleme biçiminde olan uyaklı giriş bölümü. |
döşemeci | * Döşeme yapan (kimse). * Perde, koltuk, kanepe gibi eşya satan veya onaran (kimse). |
döşemeci çivisi | * Özellikle mobilya döşemeciliğinde kullanılan büyük başlı, kore kesitli gövdeli, sivri uçlu ve siyah renkli çivi. |
döşemecilik | * Döşeme yapma işi. * Döşeme alıp satma işi. |
döşemek | * Bir tabanı, tahta, karo, mermer gibi yapı gereçleriyle kaplamak. * Açıp yaymak; kumaş, halı gibi şeyleri bir yeri iyice örtecek biçimde sermek. * Bir ev veya dairenin oturulabilir duruma gelmesi için gerekli eşyayı oraya yerleştirmek. * Yerleştirmek. |
döşemeli | * Döşemesi olan. |
döşemelik | * Yapılarda tabana döşemek için kullanılan (gereç). * Kanepe, koltuk gibi eşyanın kaplanmasına elverişli (kumaş). |
döşemesiz | * Döşemesi olmayan. |
döşeniş | * Döşenmek işi veya biçimi. |
döşenme | * Döşenmek işi. |
döşenmek | * Döşemek işi yapılmak. * Birine kızarak kötü ve küçük düşürücü sözler söylemek. * Uzun uzadıya ve yererek yazmak. |
döşetilme | * Döşetilmek işi. |
döşetilmek | * Döşetmek işi yaptırılmak. |
döşetme | * Döşetmek işi. |
döşetmek | * Döşemek işini yaptırmak. |
döşeyici | * Tesisat işini yapan usta, tesisatçı. |
döşeyiş | * Döşemek işi veya biçimi. |
döşgömü | * Hayvanın ön iki bacağı ile göbek arasındaki etten yapılan pastırma. |
döteryum | * Çekirdeğinde bir proton ve bir nötron bulunduran hidrojen atomunun bir izotopu, ağır hidrojen. KısaltmasıD. |
dövdürme | * Dövdürmek işi. |
dövdürmek | * Dövmek işini yaptırmak. |
dövdürtme | * Dövdürtmek işi. |
dövdürtmek | * Birine dövdürmek işini yaptırmak. * Dövme yaptırmak. |
dövdürtülme | * Dövdürtülmek işi. |
dövdürtülmek | * Birine dövdürülmek. |
dövdürülme | * Dövdürülmek işi. |
dövdürülmek | * Dövmek işi yaptırılmak. |
döveç | * Ağaçtan yapılmışhavan. |
döven | * Bkz. düven. |
dövenci | * Bkz. düvenci. |
Kategoriler