Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 78

duruk * Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, statik, dinamik karşıtı.
* Kuvvetlerin dengelenmesiyle ilgili.
* Hareket etmeyen nesnelerin üzerindeki kuvvet dengeleri ile uğraşan bilim dalı, statik.
* Dalgalıakımlıelektrik motor veya üreteçlerinde hareketsiz bölüm, stator.
-duruk * İsimden isim türeten ek: boyun-duruk, burun-duruk, oğul-duruk vb.
durukluk * Duruk olma durumu.
duruksun * Karar veremeyen, mütereddit.
durulama * Durulamak işi.
durulamak * Yıkanmışşeyleri duru sudan geçirmek.
durulanma * Durulanmak işi.
durulanmak * (yıkanmışşeyler) Duru sudan geçirilmek.
* (insan) Yıkandıktan sonra bir daha temiz su dökünmek.
durulaşma * Durulaşmak durumu.
durulaşmak * Duru bir duruma gelmek.
durulma * Durulmak (I, II) durumu.
durulmak * Duru duruma gelmek.
* (gürültü, kımıldanış, karışıklık, yağış, yel için) Dinmek, sükûn bulmak.
* Uslanmak, sakinleşmek.
durulmak * Durmak işi yapılmak, kalınmak.
durultma * Durultmak işi.
durultmak * Duru duruma getirmek.
duruluk * Duru olma durumu.
* (dil, uslûp için) Karışık olmama durumu.
durum * Bir zaman kesiti içinde bir şeyi belirleyen şartların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon.
* Duruş biçimi, konum.
* Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri.
* İsim soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.
durum almak * belli bir duruş biçimine geçmek.
* bir olay karşısında belli bir tavır almak.
durum eki * İsmin bir isimle veya fiille ilgisini kuran ek.
durum ortacı * Bkz. sıfat-fiil.
durum ulacı * Bkz. zarf-fiil.
durum vaziyeti * Görünüş.
durumca * Duruma göre, durum bakımından.
durumu bozulmak * maddî durumu kötüleşmek.
durumu düzelmek * maddî durumu iyileşmek.
durumuna düşmek * şartlarıkötüleşmek.
durumunda olmak (veya bulunmak) * zorunluğunda olmak.
durup dinlenmeden * arasıkesilmeksizin, arka arkaya, sürekli olarak.
durup durup * Durarak.
* Ara sıra, zaman zaman, bekleyerek.
durup dururken * gereği veya sebebi yokken.
* birdenbire, ansızın.
duruş * Durmak işi veya biçimi.
duruşma * Davacı ile davalının yargıç karşısında hazır bulunduklarıyargılama evresi.
duş * Temizlik veya tedavi amacıyla yüksekten püskürtmek yoluyla su dökünme.
* Bu biçimde su dökünmeye yarayan alet.
duşkabini * Duşveya banyo küvetinin etrafına takılan, suyun dışarıya sıçramasınıönleyen, buharın içeride kalmasını
sağlayan, alüminyum veya plâstikten yapılmışçerçevelerine cam, mika ve benzeri plâstik malzeme geçirilmiş, ön
panelleri bir ray üzerinde hareket edebilen bir tür banyo.
duşteknesi * Duşyapmak amacıyla banyonun bir köşesine yerleştirilmişderinliği fazla olmayan tekne.
duşak * Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek.
duşaklama * Duşaklamak işi.
duşaklamak * Hayvanın iki ayağınıduşakla bağlamak, kösteklemek.
dut * Dutgillerden, kuzey yarım kürenin genellikle ılıman bölgelerinde yetişen, yapraklarıyla ipek böceği beslenen
ağaç (Morus).
* Bu ağacın, ak, kara, pembe renkte ekşi veya tatlı, sulu meyvesi.
dut gibi olmak * çok sarhoşolmak.
* utanmak, mahcup olmak.
dut kurusu * Dutun kurutulması ile elde edilen kuru yemiş.
dut pekmezi * Dut ezilmesi ve şırasının kaynatılmasısonunda elde edilen bir pekmez türü.
dut yemiş bülbüle dönmek * neşe ve konuşkanlığınıyitirmek, susmak.
dutçuluk * Dut ağacıyetiştirme.
dutgiller * Dut, incir ve benzeri cinsleri içine alan iki çeneklilerden bir bitki familyası.
dutluk * Dut ağaçlarının çok olduğu yer, dut bahçesi.
duvağına doymamak * yeni gelinken ölmek veya kocasından ayrılmak.
duvak * Gelinin başını, bazen de yüzünü kapayan dantel veya tülden örtü.
* Küp, tandır, baca gibi şeylerin taşveya topraktan yapılmışkapağı.
* Bazı bebeklerin doğduğu zaman başlarını çevreleyen zar.
duvak düşkünü * Yeni gelinken dul kalan.
duvakçı * Duvak yapan veya satan kimse.

Bir yanıt yazın