dümensiz | * Dümeni olmayan. |
dümtek | * Klâsik Türk müziğinde tempo. |
dümtek tutmak | * tempo tutmak. |
dün | * Bugünden bir önceki gün. * Geçmiş. * Bugünden bir önceki günde. * Kısa bir süre önce. |
dün bir, bugün iki | * (işe başladığından beri) çok az zaman geçtiği hâlde. |
dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor | * işinde ustalaşmadan hile yollarına başvuruyor. |
dünden | * Bugünden bir önceki günden. * Çoktan, seve seve. |
dünden bugüne | * çabucak, az zamanda. |
dünden hazır (veya razı) | * kendisine yapılan bir öneriyi seve seve ve hemen kabul eden. |
dünden ölmüş | * çalışma hevesi kalmamış. |
dünit | * Temel maddesi olivin olan iri taneli kayaç. |
dünkü | * Bugünden bir önceki günle ilgili. * Yakın geçmişteki. * Acemi, yeni, toy. |
dünkü çocuk | * Deneyimi az, toy, acemi. |
dünür | * Karıkocanın baba ve analarının her biri. |
dünür düşmek | * bir kızıevlenmek üzere başkası için istemek. |
dünür gezmek | * evlenecek erkek için kız aramaya çıkmak. |
dünür gitmek | * evlenecek kimse için kız istemeye gitmek. |
dünürcü | * Kız görmeye giden kimse, görücü. |
dünürcülük | * Dünürcünün işi. |
dünürleşme | * Dünürleşmek işi veya durumu. |
dünürleşmek | * Kız alıp verme yolu ile hısım olmak. |
dünürlük | * Dünür olma durumu. * Evlenme sonucu oluşan yakınlık, akrabalık, sıhriyet. |
dünya | * Üstünde yaşadığımız gök cismi. * Dış, çevre, ortam. * İnançları bir olan ülke veya insanlar topluluğu. * Duygu, düşünce ve hayal âlemi. * El gün, herkes. * Meslek veya iş birliği içinde bulunma, camia. |
dünya ahret kardeşim olsun | * bir kişiye kardeşlik duygusundan başka bir gözle bakılmadığınıanlatır. |
dünya âlem | * Herkes, bütün insanlar. |
dünya başına dar olmak (veya gelmek) | * çok sıkılmak, büyük bir çaresizlik içinde kalmak. |
dünya başına yıkılmak | * çok sıkılmak, umutlarınıyitirmek. |
dünya bir araya gelse | * dünyadaki bütün insanlar engel olmaya kalksa bile. |
dünya durdukça | * sonsuzluğa dek, ebediyen. |
dünya durdukça durasın! | * çok yaşa, Tanrısana sonsuz bir ömür versin!. |
dünya evi | * Evlilik. |
dünya evine girmek | * evlenmek. |
dünya görmüş | * çok gezmiş, çok yer görmüş. |
dünya görüşlü | * Evrenin ve hayatın anlamını, amacını, değerini insan varlığınıve davranışlarını bütünüyle kavramaya çalışan genel düşünce, evrene toplu bir bakış. |
dünya görüşü | * İçinde yaşanılan çağıtanıma, anlama yetisi. |
dünya gözü ile görmek | * ölmeden önce, sağlığında. |
dünya gözüne zindan olmak (görünmek veya kesilmek) | * büyük bir karamsarlık ve umutsuzluk içinde olmak. |
dünya güzeli | * Çok güzel (kadın veya erkek). |
dünya kadar | * pek çok. |
dünya kelâmı | * Tanrısözlerinden başka söz. |
dünya kelâmıetmek | * konuşmak. |
dünya malı | * Varlık, servet. * İnsanın hoşuna gidecek, huzur verecek durum ve şartların bütünü. |
dünya nimeti | * İnsanların dünyada yiyeceği, içeceği, kullanacağı imkânların tümü. |
dünya penceresi | * Göz. |
dünya varmış | * sıkıntılı bir durumdan kurtulan kimsenin söylediği söz. |
dünya yıkılsa umurunda değil | * hiçbir şeyle ilgilenmez, sorumsuz, kaygısız. |
dünya yüzü görmemek | * kapalı bir yerde sürekli kalmak. |
dünyada | * (olumsuz fillerle) Hiçbir zaman, hiçbir biçimde. |
dünyadan elini eteğini çekmek | * bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işleriyle ilgilenmez olmak. |
dünyadan geçmek (veya el çekmek) | * bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak. |
Kategoriler