e | * Sonuç niteliğinde bulunan cümlenin başına getirildiğinde “öyle ise”, “öyle olunca”, “mademki öyle” sözleri gibi şart niteliğinde olan bir cümle yerini tutar. * (e:) Başına getirildiği cümledeki kavrama göre çeşitli tonlar alarak birtakım duygular anlatır. * (soru vurgusuyla) Şaşma ve merak anlatır. |
-e | * Bkz. -a / -e (I). |
-e | * Bkz. -a / -e (II). |
-e | * Bkz. -a / -e (III). |
-e hâli | * Bkz. verme durumu. |
e mi? | * olur mu?. |
e, E | * Türk alfabesinin altıncıharfi; ses bilimi bakımından ince ünlülerin düz ve genişolanını gösterir. * Nota işaretlerini harflerle gösterme yönteminde mi sesini bildirir. |
ebabil | * Dağkırlangıcı, keçisağan. |
ebadında | * boyutlarında, çapında, ölçüsünde, büyüklüğünde. |
ebat | * Boyutlar. |
ebcet | * Arap alfabesinin her harfi bir rakamıkarşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni. Bu düzende baştaki elif harfinden başlanarak, her harfe, birden ona kadar birer birer, ondan yüze kadar onar onar, yüzden bine kadar yüzer yüzer arttırmak yoluyla bir değer verilmiştir. |
ebcet hesabı | * Ebcet düzeninden yararlanarak bir kelimeyi rakama çevirmek veya kelimelerle ve genellikle eski şairlerin yaptığı gibi, mısralarla önemli bir olayın tarihini gösterme yöntemi. |
ebe | * Doğum işini yaptıran kadın. * Büyük anne, nine. * Genellikle çocuk oyunlarında başolan, diğer çocuklara veya gruba karşıcezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan çocuk. |
ebe olmak | * oyun içinde ebelik yapmak. |
ebebulguru | * Bulgur iriliğinde yağan kar. |
ebedî | * Sonsuz, ölümsüz. |
ebedî uyku | * Ölüm. |
ebedî uykuya dalmak | * ölmek. |
ebedîleşme | * Ebedîleşmek işi. |
ebedîleşmek | * Ebedî duruma gelmek, sonsuzlaşmak, ölümsüzleşmek. |
ebedîleştirme | * Ebedîleştirmek işi. |
ebedîleştirmek | * Ebedî duruma getirmek, sonsuzlaştırmak, ölümsüzleştirmek. |
ebedîlik | * Ebedî olma durumu, sonsuzluk. |
ebediyen | * Sonsuz olarak, sonsuzluğa kadar. * (olumsuz cümlelerde) Hiçbir zaman. |
ebediyet | * Sonsuzluk. |
ebegümeci | * Ebegümecigillerden, çiçekleri ilâç, yapraklarısebze olarak kullanılan, kendiliğinden yetişen çok yıllık ve mor çiçekli bir bitki (Malva siylvestris). |
ebegümecigiller | * Ayrıtaç yapraklı iki çeneklilerden, örnek bitkisi ebegümeci olan bir bitki familyası. |
ebekuşağı | * Gök kuşağı, alkım. |
ebeleme | * Ebelemek işi. * Mayalıhamuru bezelere ayırarak, yufka haline getirip sac üzerinde pişirdikten sonra alt üst kısımlarının yağlanmasıyla yapılan ekmek. |
ebelemek | * Oyunda ebe yapmak. |
ebeleyiş | * Ebelemek işi veya biçimi. |
ebeli | * Ebesi olan. |
ebelik | * Ebe olma durumu veya ebenin yaptığı iş. * Çocuk oyunlarında ebe olma durumu. |
ebemkuşağı | * Ebekuşağı. |
ebesiz | * Ebesi olmayan. |
ebet | * Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk. |
ebeveyn | * Ana ve baba. |
ebleh | * Akılsız, budala, alık. |
eblehleşme | * Eblehleşmek işi veya durumu. |
eblehleşmek | * Ebleh durumuna gelmek. |
eblehlik | * Ebleh olma durumu, eblehleşme. |
ebonit | * 100 kısım kauçuğun 32 kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plâstik madde. |
ebru | * Kâğıt süslemeciliğinde kitre ve kola gibi yapıştırıcılarla yoğunlaştırılmışsu üzerine, neft yağı ile sulandırılmışyağlı boya damlatılarak yapılan ve kâğıda geçirilen süs. |
ebrucu | * Renkleri karıştırarak süs kâğıtlarıüzerine ebru yapan sanatçı. |
ebruculuk | * Ebru yapma sanatıveya ebru satma işi ile uğraşma. |
ebrulama | * Ebrulamak işi. |
ebrulamak | * Ebru yaparak boyamak. |
ebrulî | * Üzerinde değişik renkler bulunan. |
ebrulu | * Üzerine ebru yapılmış(kâğıt, kumaş). |
Kategoriler