ekinokok | * Et oburların gelişmişdönemlerinde bağırsaklarında yaşayan tenya türü. |
ekinoks | * Gün gece eşitliği. |
ekinti | * Ekilen şey. |
ekip | * Takım, grup, kol. * İşçilerin oluşturduğu takım. |
ekip biçmek | * tarım yapmak. |
ekipman | * Bir kuruluşveya işletmeye gerekli olan eşya. |
-ekle- | * Bkz. -akla- / -ekle-. |
eklektik | * Seçmecilik yanlısı, seçmeci. |
eklektizm | * Seçmecilik. |
eklem | * Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal. |
eklem bacaklılar | * Birbirine eklenmişhalkalardan oluşan böcekler, örümcekler, kabuklular ve çok ayaklılar gibi bölümlere ayrılan hayvan sınıfı. |
ekleme | * Eklemek işi. * Eklenmiş. |
ekleme dişi | * Bkz. duvar dişi. |
eklemek | * Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilâve etmek. * Bir şeyi ek olarak kullanmak. |
eklemeli | * Bitişken. |
eklemleme | * Eklemlemek işi. |
eklemlemek | * Eklemle birleştirmek. |
eklemlenme | * Eklemlenmek işi. |
eklemlenmek | * Eklemle birleşmek. |
eklemli | * Eklemi olan. |
eklemliler | * Eklem bacaklılar. |
eklemsiz | * Eklemi olmayan. |
eklemsizler | * Kolsu ayaklılardan, kavkıçenetleri arasında eklem olmayan bir sınıf. |
eklenme | * Eklenmek işi. |
eklenmek | * Eklemek işi yapılmak. * Ekle tamamlanmak. |
eklenti | * Bir şeye eklenmişolan, ek durumunda bulunan parça, aksesuar. |
eklentiler | * Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölümler veya yapılar, müştemilât. |
ekler | * İçi krema ile doldurulmuş bir pasta türü. |
eklesil | * Üniversitelerde öğrencilerin ders seçme veya bırakma işlemi. |
ekleşme | * Ekleşmek işi. |
ekleşmek | * Ek durumuna gelmek. |
ekleştirme | * Ekleştirmek işi. |
ekleştirmek | * Vurmak, aşk etmek. |
ekletme | * Ekletmek işi. |
ekletmek | * Eklemek işini yaptırmak. |
ekli | * Eklenmişolan, eki olan. |
ekli püklü | * Ekli, yamalıve düzensiz. |
ekme | * Ekmek işi. |
ekmeden biçilmez | * emek vermeden beklenen bir sonuca erişilmez. |
ekmediği yerden biter | * umulmayan ve istenilmeyen yerde karşılaşılan kimseler için kullanılır. |
ekmeğinden etmek | * işinden çıkarmak, işinden atmak. |
ekmeğinden olmak | * geçimini sağlayan işinden mecburî olarak ayrılmak. |
ekmeğine göz koymak (veya dikmek) | * birinin geçimini sağlayan işi elinden almaya çalışmak. |
ekmeğine yağsürmek | * istenmediği hâlde birinin işine yarayacak biçimde davranmak. |
ekmeğini çıkarmak | * çalıştığı işten geçimini karşılayacak kadar kazanç sağlamak. |
ekmeğini kana doğramak | * büyük bir sıkıntıve üzüntüye katlanmak. |
ekmeğini kazanmak | * geçimini sağlamak. |
ekmeğini taştan çıkarmak | * geçimini sağlamakta çok becerikli olmak. |
ekmeğini yemek | * birisinin işinde çalışarak kendi geçimini sağlamak. * geçim yönünden birisinin yardımından yararlanmak. |
ekmeğiyle oynamak | * birinin geçim kaynağınıtehlikeye düşürmek. |
Kategoriler