Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 14

el bağlamak * saygı için ellerini göbeğinin üstüne kavuşturup durmak.
* namaza durmak.
el basmak * kutsal bir şey üzerine el koyarak yemin etmek.
el bebek gül bebek * nazlı, şımarık.
el beğenmezse yer beğensin * beğenilmeyen bir kimse olmaktansa ölmek daha iyidir.
el bende! * tekrarlanan oyunda başlama sırasıveya hakkı bende.
el bezi * Kurulama ve temizleme işlerinde kullanılan bez.
el birliği * Bir işyapmak için birleşme, beraberlik, dayanışma.
el birliği etmek * birlikte davranmak, dayanışmak.
el bombası * Elde taşınabilen ve pimi çekilerek ateşlenen küçük tip bomba.
el çabukluğu * Bir işi çabuklukla yapabilme ustalığı.
* Hilesini kimseye sezdirmeden yapabilme.
el çantası * Günlük işlerde veya kısa gezilerde kullanılan, içinde özel eşya bulunan kap.
el çekmek * vazgeçmek.
el çektirmek (veya çektirilmek) * görevinden uzaklaştırılmak.
el çırpmak * alkışlamak, tempo tutmak.
* birini çağırmak için ellerini birbirine vurmak.
el değirmeni * El gücüyle çalıştırılan ve kahve, baharat gibi şeyleri öğütmeye yarayan bir tür küçük değirmen.
el değiştirmek * kullanımıveya mülkiyeti bir kimseden başka bir kimseye geçmek.
el değmemiş * hiç kullanılmamış, dokunulmamış.
* saflığı bozulmamış.
el dokunulmak (veya dokunulmamak) * daha önce kullanılmak (veya kullanılmamak), el değmişolmak (veya olmamak).
el duşu * Yıkanırken elde tutup su püskürtmeye yarayan araç.
el el üstünde oturmak * herhangi bir işyapmadan, boşoturmak.
el elde baş başta * elde bulunan her şeyin tükendiğini anlatır.
el elden üstündür (ta arşa kadar) * bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir.
el elden üstündür, taa arşa kadar * daha iyi, daha kaliteli, daha uzman kişilerin bulunabileceğini belirtir.
el ele * Birbirinin elini tutarak.
el ele vermek * birlikte davranmak, bir konuda birleşmek.
el elin aynasıdır * insanın her davranışını çevresindekiler açıkça görür.
el elin eşeğini türkü çağırarak arar * başkaları, insanın kendi sıkıntıve sorunlarına gereken önemi vermez, gerektiği kadar ilgilenmez.
el emeği * Elde yapılan iş.
* Bu çalışmanın karşılığı.
el emeği göz nuru * çok incelik isteyen uzun zaman içerisinde elle yapılıp ortaya çıkarılan güzel eser veya işlerin değerini
belirtmek için kullanılır.
el ense çekmek (veya etmek) * güreşte, kolunu hasmın boynuna getirip başparmağı gırtlağa, dört parmağıda enseye geçirerek hasmı
yıkmak amacıyla çekmek.
* Yenmek, mağlûp etmek.
el erimi * Çok uzakta olmayan, elin ulaşabileceği uzaklık.
el erki * Demokrasi.
el ermez, güç yetmez * bir işkarşısındaki güçsüzlüğü anlatmak için kullanılır.
el etek çekilmek * Bkz. el ayak çekilmek.
el etek öpmek * bir işi yaptırmak için çok yalvarmak.
* yaltaklanmak.
el etmek * bir kimseyi el işaretiyle çağırmak.
el falı * Avuç içindeki çizgilere göre bakılan fal.
el feneri * Elektrik feneri.
el freni * Motorlu taşıtlarda el ile çalıştırılan fren.
* Duran bir taşıtı, bulunduğu yerde sabitleştirmek veya hareket imkânınıengellemek için kullanılan ve elle
yönetilen fren.
el frenini çekmek * çalışmasıdurdurulmuş bir motorlu aracın hareketini önlemek için el frenini uygun konuma getirmek.
el gün * Başkaları, yabancılar.
el havlusu * El ve yüzü yıkadıktan sonra kurulanmak için kullanılan havlu, yüz havlusu, küçük havlu.
el için yanma nare, yak çubuğunu bak keyfine * başkalarının derdini kendine sorun yapıp da kendi rahatınıve düzenini bozma.
el ile (elle) tutulur * çok açık ve belli.
* somut.
el ile gelen düğün bayram * bir topluluğun hep birlikte uğradığı bir sıkıntıya yakınmasız katlanılacağınıanlatır.
el işçiliği * Eşyanın makine kullanmadan yapılan bölümlerine harcanmışişçi emeği.
el işi * Makine kullanmadan, el emeği ile yapılan iş.
* Okullarda kâğıt, mukavva, tahta gibi şeylerle yaptırılan çalışmalar.
el işi kâğıdı * Kesip yapıştırma işlerinde kullanılan bir yüzü parlak renkli kâğıt.
el kadar * küçük, küçücük.
el kaldırmak * (biri) oy verdiğini veya söz istediğini elini kaldırarak belirtmek.
* (birine) vurmaya kalkışmak.

Bir yanıt yazın