Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 20

eli altında olmak * buyruğunda olmak, istediği anda o şeyden yararlanabilmek.
eli armut devşirmek * birisinin bir işyaparken öbürünün de boşdurmayarak aynı işi yapabileceğini anlatır.
eli ayağı(olmak) * yardımcısı(olmak), her işine yarar (olmak).
eli ayağı(veya eli kolu) bağlı * çaresiz, istediğini yapamayacak bir durumda olan.
eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak) * güçsüz, dermansız kalmak.
eli ayağıdolaşmak * şaşırmak, telâşlanmak.
eli ayağıdüzgün * bedence kusursuz, sakat değil.
eli ayağıtitremek * korku, sinir gibi sebeplerle heyecanlanmak.
eli ayağıtutmak (veya tutmamak) * beden gücü yerinde olmak, (veya olmamak).
eli aza varmamak * bir şeyi bol bol alma veya bol bol verme alışkanlığında olmak.
eli bayraklı * Şirret, edepsiz, kavgacı.
eli boş * İşi olmayan, boşgezen.
eli boşçıkmak * umduğunu alamamak, başarısızlığa uğramak.
eli boşdönmek (çevrilmek veya geri gelmek) * umduğunu alamadan dönmek.
eli boşgelmek (veya gitmek) * armağansız gelmek, gitmek.
* umulan şeyi getirmeden gelmek.
eli böğründe * Ahşap yapılarda çıkmaların altına eğik ve aralıklı olarak konulan ahşap destek.
* Halıve kilimlerde kullanılan eski bir motif türü, eli belinde.
eli böğründe (veya koynunda) kalmak * başarısızlığa uğramak, bir şey yapamaz duruma düşmek.
eli çabuk * Çabuk işgören, hamarat.
eli dar (veya eli darda) olmak * para sıkıntısı içinde olmak.
eli değmek * bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak.
eli dursa ayağıdurmaz * kıpırdak, hareketli.
eli ekmek tutmak * geçimini kendi emeğiyle sağlayacak duruma gelmek.
eli ermek (veya ermemek) * yapabilmek, ulaşabilmek.
eli ermez gücü yetmez * çaresiz, zavallı.
eli geniş * Geçimi iyi olan, cömert.
eli genişlemek * bolca paraya kavuşmak.
eli gitmek * bir şeyi kavramak, tutmak istemek.
eli hafif * (cerrah, dişçi, berber vb.) Acıtmadan, tedirgin etmeden işgören.
eli harama uzanmak * dince yasaklanmış bir işe yönelmek.
eli işe yatmak * becerikli, eli yatkın olmak.
eli kalem tutmak * yazıyazmayı bilmek.
* düşündüğünü güzel bir anlatımla yazmak.
eli kırılmak * eli, işe yatkın bir duruma gelmek.
eli kolu bağlıkalmak (veya durmak, olmak) * bir engel dolayısıyla hiçbir işyapamaz duruma gelmek.
eli koynunda * boş, işsiz; çaresiz.
eli koynunda kalmak * çaresiz kalmak.
eli kulağında * nerede ise olacak, çok yakında olması beklenilen (şey).
eli kurusun * “eli tutmaz olsun, eli bir işgöremez olsun” anlamında bir ilenme.
eli maşalı * Kavgacı, şirret, daya atmayıseven.
eli olmak * karışmışolmak, gizli bir ilgisi bulunmak.
eli para görmek * eline para geçmek.
eli selek * Eli açık, cömert.
eli sıkı * Çok tutumlu, cimri, pinti.
eli silâh tutan * silâh kullanabilen.
eli sopalı * Zorba.
eli şakağında * düşünceli, kaygılı.
eli uz * Usta, belli bir işte becerikli, mahir.
eli uzun * Fırsat buldukça öte beri aşıran, hırsız.
eli varmamak (veya gitmemek) * bir işi yapmaya gönlü razı olmamak.
eli yatkın * eli o işe alışık, becerikli.
eli yatkın * Elle yapılan işlerde becerikli (kimse).

Bir yanıt yazın