Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 23

elma * Gülgillerden, çiçekleri pembe veya beyaz bir ağaç (Pirus malus).
* Bu ağacın kabuğu parlak, sert, kırmızıdan yeşile kadar türlü renkte, kokusu hoş, tadıekşi veya tatlı, dokusu
gevrek, ufak çekirdekli meyvesi.
elma çayı * Elmalıçay.
elma da, alma da demesini biliriz * şartlara göre uygun davranmayı ifade eder.
elma gibi * kırmızı(yanak).
elma sirkesi * Elma suyundan elde edilen sirke.
elma suyu * Elmadan çıkarılan meyve suyu.
elma şarabı * Elma şırasının mayanmasıyla elde edilen şarap.
elma şekeri * Boya katılmışşeker pekmezine batırılarak şekerlenen ve çubuğa takılarak satılan elma.
elma şurubu * Elmanın şekerle kaynatılmasından elde edilen bir tür içecek.
elmabaş * Tepeli dalgıç.
elmacı * Elma yetiştiren veya satan kimse.
elmacık * Yüzün yanakla göz arasında bulunan, az çok çıkıntılı bölümü.
elmacık kemiği * Yüzün yanakla göz arasında bulunan kemiği.
elmacılık * Elmacının yaptığı iş.
elmalık * Elma bahçesi.
elmanın yarısı o, yarısı bu * Bkz. bir elmanın yarısı o, yarısı bu.
elmas * Billûrlaşmışarıkarbon.
* Mücevher olarak kullanılan, saydam, değerli taş.
* Elmastıraş.
* Elmas taşlarıyla süslenmiş.
elmas gibi * çok iyi, çok değerli.
elmasım * övgü ile seslenme.
elmasiye * Dondurulmuşmeyve suyundan yapılan bir tür pelte.
elmaslı * Elmasla süslenmişolan.
elmastıraş * Üzeri elmas gibi yontulmuş(iyi tür cam, billûr).
* Ucu elmaslı, kalem biçiminde cam keskisi.
eloğlu * El, yabancı.
* Damat; koca.
elöpen * Kertenkele.
elti * Kardeşkarılarından her birinin ötekine göre adı.
eltieltiyeküstü * Bir tür bitki.
eltilik * Elti olma durumu.
elvan * Renkler.
* Türlü renklerden olan.
elvan elvan * Çeşit çeşit.
elveda * Bir daha kavuşulmayacağıdüşünülen bir şeyden ayrılırken kullanılır.
* Bir daha karşılaşılmayacak biçimde ayrılırken “Allaha ısmarladık, Allaha emanet olun” anlamında kullanılır.
elverir ki * yeter ki.
elverişli * Uygun, işe yarayan, müsait.
elverişlilik * Uygun olma durumu.
elverişsiz * Uygun olmayan, uygun gelmeyen.
elverişsizlik * Uygun olmama durumu.
elverme * Elvermek işi veya durumu.
elvermek * Yetmek, yetecek kadar olmak.
* Uygun gelmek.
elvermemek * Uygun olmamak, uygun gelmemek, imkân bulunmamak.
elyaf * Lifler, teller.
elzem * Çok gerekli, vazgeçilmez.
em * İlâç, merhem.
-em * 343 -am / -em.
emanet * Korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia.
* Bir kimse ile birine gönderilen şey.
* Eşyanın emanet olarak bırakıldığıyer.
* Bazıdevlet dairelerine verilen ad.
* Can.
emanet bırakmak (veya vermek) * bir eşyayıveya parayıkoruma işini yapan kimseye veya bir yere vermek.
emanet dolabı * Emanetçinin aldığıpara veya eşyayısakladığımobilya.
emanet etmek * bir şeyi veya bir kimseyi birine veya bir yere korumak için bırakmak.
emanetçi * Ücret karşılığıeşyayıalıkoyup koruyan kimse.
emanetçilik * Emanetçinin işi.
emanete hıyanet olmaz * emanet olarak bırakılan şeyi titizlikle korumak gereklidir.
emaneten * Emanet olarak.

Bir yanıt yazın