emeline âlet etmek | * birini veya bir şeyi kendi istekleri doğrultusunda kullanmak. |
emen | * Çukur, bağçubuğu, ağaç veya sebze dikmek için açılan çukur. |
emici | * Emme işini yapan. |
emici kıllar | * Bitkilerin köklerinde bulunan ve topraktaki besin maddelerini emip beslenmelerine yarayan tek hücreli uzantılar. |
emici tüyler | * Emici kıllar. |
emik | * Emmekten çürüyen yer, emme izi. * İnsan beyni. |
emik | * Bkz. imik, ümük. |
emilme | * Emilmek işi. |
emilmek | * Emmek işine konu olmak. |
emin | * İnanılır, güvenilir. * Sakıncasız, emniyetli, tehlikesiz. * Şüphesi olmayan. * Osmanlı imparatorluğunda bazıdevlet görevlerindeki sorumlu kişilere verilen ad. |
emin olmak | * inanmak, güvenmek. |
emir | * Buyruk, komut. * Bir makamdan öbürüne geçerken görevliye verilen belge. |
emir | * Araplarda ve daha başka Müslüman ülkelerde bir kavim, şehir veya ülkenin başı. |
emir almak | * talimat almak. |
emir cümlesi | * Yüklemi emir kavramıveren cümle. |
emir eri | * Subayların kıt’a ve daire dışında buyruklarında bulunan er, emirber. |
emir etmek | * Bkz. emretmek. |
emir kipi | * Fiilin yapılmasınıdileyen veya emreden isteme kipi. Türkçede bu kip birinci teklik ve çokluk kişiler için kullanılmaz. İkinci kişiler için -in, -iniz, üçüncü kişiler için, -sin, -sinler ekleri kullanılır. |
emir kulu | * Bir işi, aldığı buyruk gereğince yapmak yükümlülüğünde olan kimse. |
emir subayı | * Yüksek rütbeli komutanların emrine verilmişsubay. |
emir vermek | * buyurmak, buyruk vermek. |
emirber | * Emir eri. |
emirberlik | * Emirber olma durumu, emirberin işi. |
emircik | * Yalıçapkını, iskele kuşu. |
emirlik | * Emir (II) olma durumu. * Bir emirle yönetilen bölge. |
emirname | * Yazılı buyruk. |
emisyon | * Devletçe para, senet ve tahvil çıkarma, piyasaya sürme. |
emiş | * Emmek işi veya biçimi. |
emişme | * Emişmek işi veya durumu. |
emişmek | * Karşılıklı olarak emmek. * Sağılmadan önce koyunların kuzular tarafından gizlice emilmesi. |
emiştirme | * Emiştirmek işi. |
emiştirmek | * Emişmelerini sağlamak. |
emlâk | * Ev, arsa, bahçe gibi taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı, taşınmazlar, gayrimenkul. |
emlâk bürosu | * Emlâk alım satımı, kiralanması ile uğraşan işyeri. |
emlâk vergisi | * Her yıl belediyelere ödenen ev, dükkân, arsa vb. mülklerin vergisi. |
emlâkçi | * Emlâk alıp satma işiyle geçinen kimse. |
emlâkçilik | * Emlâkçinin işi. |
emleme | * Emlemek işi veya durumu. |
emlemek | * İlâç sürmek, ilâç vermek. |
emlik | * Emme dönemindeki küçük çocuk . * Zamanından daha geç doğan kuzu veya oğlak . |
emme | * Emmek işi. * Soğurma, massetme. * Boruda akan sıvının oluşturduğu çekiş. * Petrol ile ilgili işlemlerde bir akışkanın çekilişi; bir deponun böyle bir çekilme ile doldurulması işlemi. |
emme | * Amma, ama. |
emme basma tulumba | * Hem çeken hem de ileten tulumba. |
emmeç | * Kendisine bağlanan bir kabın içindeki gazıseyreltmeye veya sıkıştırmaya yarayan, içinden bir sıvı geçirilerek çalıştırılan araç, aspiratör. |
emmek | * Dudak, dil ve soluk yardımıyla bir şeyi içine çekmek, somurmak. * Tükürük yardımıyla eriterek içine çekmek. * Soğurmak, massetmek. * Uzun süre yararlanmak. |
emmi | * Amca. |
emmi oğlu | * Amcanın oğlu. * Dost, arkadaş, teklifsiz olunan kimse. |
emniyet | * Güvenlik. * Güven, inanma, itimat. * Polis işleri. * Güvenlik işlerinin yürütüldüğü yer. * Bir araçta güven sağlayıcıparça. |
emniyet pimi | * Ateşli silâhlarda güvenli kullanımısağlayan pim. |
emniyet altına almak | * korumak. |
Kategoriler