emzirmek | * Kadın veya dişi hayvan memesindeki sütü yavruya vermek. |
emzirtme | * Emzirtmek işi. |
emzirtmek | * Emzirmek işini yaptırmak. |
en | * Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy karşıtı. |
en | * Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret. |
en | * Başına geldiği sıfatların en üstün derecede olduğunu gösterir. |
-en | * Bkz. -an / -en. |
en azından | * en azı ile, hiç olmazsa. |
en fenası | * Bkz. en kötüsü. |
en iyisi | * en çok tercih edilen. |
en kötüsü | * hiç istenmeyen. |
enam | * Yaratılmış bütün canlılar. * Halk. |
enayi | * Fazla bön, avanak, et kafalı, budala. |
enayi dümbeleği | * Çok enayi. |
enayice | * Enayi gibi. |
enayicesine | * Enayice davranarak, enayi gibi. |
enayileşme | * Enayileşmek işi veya durumu. |
enayileşmek | * Enayi durumuna düşmek. |
enayilik | * Enayi olma durumu, enayice davranış. |
enayilik etmek | * enayi gibi davranmak. |
enberi | * Çift yıldızlarda birleşenlerin kütle merkezine göre çizdikleri elips yörüngede, kütle merkezinin bulunduğu odağa en yakın nokta. |
enbiya | * Nebiler, peygamberler. |
encam | * Son, işin sonu. * Gelecek. |
encek | * Enik. |
encik | * Enik. |
encikleme | * Enciklemek işi. |
enciklemek | * Bkz. eniklemek. |
encümen | * Yarkurul, komisyon, komite. |
endaht | * Atma, atış, atılma. * Silâh atma, boşaltma. |
endam | * Vücut, beden, boy bos. |
endam aynası | * İnsanı boyunca gösteren ayna. |
endamlı | * Boylu, boyu bosu yerinde. |
endamsız | * Boyu bosu yerinde olmayan, kısa, çelimsiz. |
endaze | * 65 cm boyunda bir uzunluk ölçüsü. * Ölçü. |
endazeleme | * Endazelemek işi. |
endazelemek | * Endaze ile ölçmek. |
endazesiz | * Ölçüsüz. |
endazeyi kaçırmak | * fazla abartmak, ölçüyü kaçırmak. |
endazeyi şaşırmak | * ne yapacağına karar verememek, eli ayağıdolaşmak. |
endeks | * İndeks. |
endeksleme | * Endekslemek işi. |
endekslemek | * Endekse bağlamak. |
endekslenme | * Endekslenmek işi veya durumu. |
endekslenmek | * Endekse bağlanmak. |
endeksli | * Endekse bağlanmış. |
endemik | * Sadece orada yetişen. |
ender | * Çok az, çok seyrek. * Çok seyrek olarak, çok seyrek bir biçimde. |
enderun | * Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer. * Büyük sarayların iç bölümü. * Devlet görevlilerini yetiştiren okul. |
enderunlu | * Enderunda eğitim görmüşolan. |
endirekt | * Doğrudan değil, dolaylı. |
Kategoriler