Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 3

edatlı * Edat bulunduran.
edatlıtümleç * Edatla kurulmuştümleç.
ede * Büyük erkek kardeş, ağabey.
edebî * Edebiyatla ilgili, edebiyata ilişkin.
edebî eser * Edebiyatta sanat değeri taşıyan değişik edebiyat türlerinde kaleme alınmışeserlerin her biri.
edebî sanat * Edebî sanatların her biri.
edebî sanatlar * Edebiyatta anlatımızenginleştirmek, renklendirmek ve daha çarpıcıhâle getirmek için temelde benzetme
esasına dayalısöz ve manaya bağlıanlatım inceliği ve özelliği.
edebikelâm * Söylenmesi kaba, çirkin ve sakıncalınesnelerin veya kavramların değişik sözlerle daha uygun ve edepli bir
biçimde anlatılması, örtmece.
edebini takınmak * edepli davranmaya başlamak.
edebiyat * Olay, düşünce, duygu ve imajların dil aracılığı ile biçimlendirilmesi sanatı, yazın, literatür.
* Bir bilim kolunun türlü konularıüzerine yazılmışyazıve eserlerin hepsi, literatür.
* İçten olmayan, gereksiz, boşsözler.
edebiyat bilimi * Edebiyatın içinde yer alan konularısosyoloji, psikoloji gibi bilim dallarının yöntemlerini de kullanarak
araştıran, inceleyen, irdeleyen ve tahlil eden bilim dalı.
edebiyat tarihi * Bütün edebî hareketleri, dönemleri, yazar ve şairleri, dil ve üslûp özelliklerini açıklayan bilim dalıveya
kitap.
edebiyat yapmak * bir konu üzerinde gereksiz yere süslü sözler söylemek.
edebiyatça * Edebiyata uygun, edebiyata benzer.
edebiyatçı * Edebiyatla uğraşan kimse.
* Edebiyat dersi okutan öğretmen.
edebiyatçılık * Edebiyatla uğraşma işi.
edebiyatsever * Edebiyata tutkun.
edememe * Edememek durumu.
edememek * Rahat olamamak; kendinde bir eksiklik duymak; geçinememek.
edep * Toplum töresine uygun davranma, incelik.
edep etmek * utanmak, sıkılmak.
edep yahu! * açık saçık söz söyleyenlere karşı”utan!”, “edebini takın” anlamında kullanılan söz.
edep yeri * İnsanlarda üreme organlarının bulunduğu yer, ut yeri.
edepleniş * Edeplenmek işi veya biçimi.
edeplenme * Edeplenmek işi veya durumu.
edeplenmek * Uslanmak, ince ve terbiyeli olmak.
edepli * Uslu, ince, terbiyeli, müeddep, uygun.
edepli edepli * Uslu olarak, uslu uslu.
edepsiz * Utanılacak işleri hiç sıkılmadan yapan, utanmaz, sıkılmaz, terbiyesiz.
* Sakınılacak kötü (kimse),şirret.
edepsiz edepsiz * Edepsize yakışır biçimde.
edepsizce * Terbiyesizce, utanmadan.
edepsizleşme * Edepsizleşmek işi.
edepsizleşmek * Edepsizce davranışlarda bulunmak, terbiyesizleşmek.
edepsizlik * Utanmazlık, sıkılmazlık, terbiyesizlik, şirretlik.
edeptir söylemesi * affedersiniz, söylemesi ayıptır ama.
eder * Fiyat, paha.
edevat * Bir işiçin gerekli olan malzemelerin, parçaların tümü.
Edi * Birbiriyle iyi anlaşan iki yaşlının baş başa kalışınıanlatan Edi ile Büdü, Şakire Dudu sözünde geçer.
edi * İşyapma veya yapılan iş.
edibane * Terbiyeli, nazik.
* Edebiyatçıya yakışır biçimde.
edik * Yumuşak ve renkli sahtiyandan yapılmışyarım konçlu lâpçın.
* Kısa çizme.
edilgen * Sözde özneyle kullanılan veya öznesi dolaylıyolla belirtilen fiil, meçhul, pasif, etken karşıtı.
edilgen çatı * Çoğu kez -(i)l- bazen de -(i)n- çatıekleriyle kurulan fiil çatısı.
edilgen fiil * Gerçek öznesi belli sayılmayan fiil. Türkçede bu fiil -(i)l, bazen de -(i)n- edilgen çatıekleriyle kurulur: yazılmak, oku-n-mak, tanı-n-mak vb.
edilgenleşme * Edilgenleşmek durumu.
edilgenleşmek * Edilgen duruma gelmek.
edilgenleştirme * Edilgenleştirmek işi.
edilgenleştirmek * Edilgen duruma getirmek.
edilgenlik * Edilgen olma durumu.
edilgenlik eki * Fiillerin gerçek öznesini gizleyen yapım eki.

Bir yanıt yazın