enselenmek | * Yakalanmak, ele geçirilmek. |
enser | * Büyük çivi, ekser. |
ensesi kalın | * Güçlü, istediğini yapabilen, sözü geçer (kimse). |
ensesinde boza pişirmek | * ısıtmak, kızgın duruma getirmek. * birini çok üzmek, tedirgin etmek, sürekli çalıştırmak. |
ensesine binmek | * birine bir işi yaptırmak için sürekli baskıaltında bulundurmak. |
ensesine yapışmak | * yakalayıp sıkıştırmak. |
ensiz | * Eni küçük olan, dar. |
ensizlik | * Ensiz olma durumu. |
enstantane | * Işıklama süresi saniyenin 1/25’i veya daha kısa olan hızlı bir hareketi çekme yöntemi. * Bu yöntemle çekilen (fotoğraf). * Bir anda olan. |
enstantane fotoğraf | * Bkz. enstantane. |
enstitü | * Bir üniversiteye bağlıveya bağımsız bir kuruluşolarak genelikle araştırma yapan ve bazıdurumlarda öğretime de yer veren eğitim kurumu. |
enstrüman | * Çalgı. |
enstrümantal | * Yalnız çalgılarla ilgili olan. |
enstrümantal müzik | * Yalnız çalgılar için hazırlanmışmüzik. |
enstrümantalizm | * Araççılık. |
ensülin | * Şeker hastalığına karşıkullanılan bir hormon. |
entari | * Genellikle tek parçalıkadın giyeceği. * Arap ülkelerinde erkeklerin giydiği uzun, düz üstlük. |
entarilik | * Entari yapılmaya uygun (kumaş). |
entegrasyon | * Bütünleşme, birleşme. |
entegre | * Bir bütünü, bir grubu oluşturan. |
entel | * Entellektüel olmaya özenen ancak bunun için gerekli olan niteliği kazanmamış. * Sahte aydın. |
entelekt | * Akıl, zihin, idrak, anlık. |
entelektüalizm | * Anlıkçılık, zihniye. |
entelektüel | * Bilim, teknik ve kültürün, değişik dallarında özel öğrenim görmüş(kimse), aydın, münevver. * Fikir sorunlarıyla ilgili. |
entelektüellik | * Entelektüel olma. |
entelekya | * Aristo’ya göre, her varlığın erişmeye yöneldiği olgunluk durumu. |
enteresan | * İlgi çekici, ilginç. |
enteresanlık | * Enteresan olma durumu, ilginçlik. |
enterkoneksiyon | * 343 interkoneksiyon. |
enternasyonal | * Uluslar arası, milletler arası, beynelmilel. |
enternasyonalci | * Uluslar arasıcı, beynelmilelci. |
enternasyonalcilik | * Uluslar arasıcılık. |
enternasyonalizm | * Uluslar arasıcılık, beynelmilelcilik. |
enterne | * Göz altında (olan). |
enterne etmek | * göz altına almak. |
entertip | * Basımcılıkta harfleri satır olarak dizen ve döken dizgi makinesi. |
entimem | * Bir veya birden çok öncülü (önceden bilindiği var sayılarak) kaldırılmışolan tasımsal çıkarım. |
entipüften | * Hiç değeri olmayan, derme çatma, uydurma. |
entomoloji | * Böcek bilimi. |
entomolojist | * Böcek bilimci. |
entrika | * Bir işi sağlamak veya bozmak için girişilen gizli çalışma, oyun, dolap, düzen, dalavere, dek, desise, hile. |
entrika çevirmek | * entrika ile amacına ermeye çalışmak, dolap çevirmek. |
entrikacı | * Entrika çeviren, düzenci, dessas. |
entrikacılık | * Entrikacı olma durumu. |
entrikaya kurban gitmek | * bir hileli, dalavereli işsonunda zarara uğramak. |
enva | * Türler, çeşitler. |
envaiçeşit | * Çeşit çeşit, türlü türlü. |
envaiçeşitli | * Envaiçeşidi olan, türlü türlü. |
envaitürlü | * Çok değişik türleri olan, çeşitli çeşitli, türlü türlü, envaiçeşitli. |
envanter | * Bir ticaret kuruluşunun para, mal ve diğer varlıklarıyla genel olarak borçlu ve alacaklıdurumlarını, nicelikleri ve değerleriyle ayrıntılı olarak gösterme. * Bu durumu gösteren çizelge. |
Kategoriler