eriştirmek | * Erişmesini sağlamak. |
eriten | * İçinde katı bir madde eriyebilen veya katı bir maddeyi eritebilen (sıvı). |
eritici | * Eritme özelliği olan. * Bir başka maddeyi eriten, çözündüren cisim. |
eritilme | * Eritilmek işi. |
eritilmek | * Eritmek işi yapılmak. |
eritiş | * Eritmek işi veya biçimi. |
eritme | * Eritmek işi. * Metallerde erimeyi sağlamak amacıyla dökümden önce yapılan ısıtma işlemi. |
eritme peynir | * Sert peynirlerin eritilip, bazen baharat katılmasıyla elde edilen bir tür peynir. |
eritmek | * Erimesini sağlamak, erimesine yol açmak. * Harcayıp tüketmek. * Çok üzmek. * Zayıflatmak. * Yok etmek. |
eritrosit | * Alyuvar. |
eriyik | * İçindeki katı bir madde erimiş bulunan sıvı, mahlûl. |
eriyip bitmek | * üzüntü ve sıkıntıdan çok zayıflamak. |
eriyiş | * Erimek işi veya biçimi. |
erk | * Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar. * Sözü geçerlik, istediğini yaptırabilme gücü, nüfuz. * Bir bireyin, bir toplumsal kümenin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumlarıegemenliği, baskısıve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği,iktidar. |
erkân | * Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler. * General veya amiral aşamasındaki askerler. * Yol, yöntem. |
erkân kürkü | * Padişah tarafından vezirliğe yükseltilenlere giydirilen kürk. |
erkânıharbiyeiumumiye | * Genelkurmay. |
erkânıharp | * Kurmay. |
erkânıharplik | * Erkânıharp olma durumu. |
erke | * Enerji. * (tabiî bilimlerde) İş başarma gücü, bir direnmeyi yenme gücü. |
erkeç | * Erkek keçi. |
erkeçsakalı | * Keçisakalı; çayır melikesi. |
erkek | * İnsan, hayvan ve bitkilerin dişiyi dölleyecek cinsten olanı. * Sperma oluşturan organizma. * Yetişkin adam, kadın karşıtı. * Koca. * Sözüne güvenilir, mert. * Girintili ve çıkıntılı olmak üzere bir çift oluşturan nesnelerin çıkıntılısı. * Sert, kolay bükülmez. |
erkek anahtar | * Elektrikte veya makine alanında dişi yuvaya giren anahtar. |
erkek bakır | * Sert bakır. |
erkek demir | * Sert demir. |
erkek erkeğe | * Yalnız erkekler arasında. |
erkek fatma (veya ayşe) | * erkek gibi davranışları olan kadınlar için kullanılır. |
erkek fiş | * Prize sokulan bacaklıelektrik fişi. |
erkek gibi | * erkeğe yakışır biçimde, erkeğe benzer. |
erkek işi | * Sadece erkeğin yapabileceği, daha çok güç, kuvvet isteyen zahmetli iş. |
erkek olmak | * kadınken cinsiyet değiştirmek. * erkeğe yaraşır davranışlarda bulunur duruma gelmek. |
erkek organ | * Bitkilerde taç yaprakların çevrelediği, döllenmeyi sağlayan tek veya birçoğu bir arada bulunan organ. |
erkek terzisi | * Erkek elbisesi diken terzi. |
erkekçe | * Erkek gibi, erkeğe yakışır (biçimde), yiğitçe, mertçe. |
erkekçil | * Erkeğe düşkün. |
erkeklenme | * Erkeklenmek işi. |
erkeklenmek | * Kabadayılık gösterisinde bulunmak. |
erkekler hamamı | * Sadece erkeklerin içinde yıkandığıveya erkeklere ayrılmışhamam. |
erkekleşme | * Erkekleşmek işi. |
erkekleşmek | * (erkek çocuk) Çocukluk çağından çıkıp erkeklik çağına girmek. * (kız, kadın için) Erkek gibi sert davranışlar kazanmak. |
erkekli | * Erkeği olan. |
erkekli dişili | * İki cinsi bir arada bulunan. |
erkekli kadınlı | * Kadın erkek hep bir arada olarak. |
erkeklik | * Erkek olma durumu. * Erkekçe davranış, yiğitlik, mertlik. * Bir erkeğin fizyolojik görevini yerine getirme gücü. |
erkeklik organı | * Erkeğin çiftleşme organı, kamış, penis, fallus. |
erkeklik öldü mü? | * haksızlığa karşıkoymak, mertlik göstermek gerekiyor. |
erkeklik sende kalsın! | * karşısındakinin yakışıksız davranışına uyup da tatsızlık çıkarma, efendice davran!. |
erkeklik taslamak | * erkekmişgibi kendini göstermek, erkekçe davranışta bulunmak, kabadayıca davranmak. |
erkeksi | * Erkeğe benzeyen, erkeği andıran, erkeğe yaraşan. |
Kategoriler