Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 47

etnografya * Kavimleri karşılaştırarak inceleyen, kültür oluşumlarınıaraştıran bilim, budun betimi, kavmiyat.
etnolog * Etnoloji uzmanı.
etnoloji * İnsanların ırklara ayrılışını, bunların nereden çıktığını, oluşumunu, yeryüzüne yayılışını, aralarındaki
niteliklerini inceleyip karşılaştıran ve sınıflayan bilim, budun bilimi, ırkiyat.
etnolojik * Etnoloji ile ilgili.
etokrasi * Yalnızca ahlâk üzerine kurulu yönetim biçimi.
etol * Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmışuzun omuz atkısı.
etraf * Yanlar, taraflar.
* Çevre.
* Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit.
etrafında dört dönmek * isteğini elde etmek için birinin yanından ayrılmayıp gönlünü etmeye çalışmak.
etrafınıalmak * çevresinde toplanmak, ortaya almak, kuşatmak.
etraflı * Ayrıntılı, eksiksiz, kapsayıcı.
etraflıca * Derinlemesine, ayrıntılı olarak, etraflı.
etsiz * Eti olmayan.
* Kuru, sıska, zayıf.
ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek * yol açtığızarar, yaptığı iyilikten büyük olmak.
ettiği yanına (kâr) kalmak * yaptığıkötülük karşılıksız kalmak, cezasını görememek.
ettiğini bulmak ( veya çekmek) * yaptığıkötü davranışın karşılığını görmek.
ettiğini yanına bırakmamak * yapılan kötü davranışa karşılık vermek.
ettiğiyle kalmak * yapmak istediği kötülüğü başarıya ulaştıramayan kimse, başarısızlığın üzüntüsü ve utancı içinde kalmak.
* yapmak istenilen kötülük amacına ulaşamamak.
ettirgen * Fiil kök ve gövdesine bir ek getirilerek, fiilin gösterdiği işin başkasına yaptırıldığını gösteren (fiil):
Kırdırmak, bildirmek gibi.
ettirgen çatı * Taşıdığıkavram bir nesneye aktarılabilen ve geçişli veya geçişsiz fiil kök veya gövdesine -ir, -tir-, -teklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesi ile kurulan çatı: içirmek (iç-ir-), söylettirmek (söyle-t-tir-),
güldürtmek (gül-dür-t-) gibi.
ettirgen fiil * Taşıdığıkavram bir nesneye aktarılabilen çatılıfiil, faktitif. Geçişli veya geçişsiz fiil kök veya gövdelerine –
ir-, -tir-, -t- eklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesiyle kurulur: İlâcızorla içirdik. Bu işi başkasına
yaptırtmak gerekir.” cümlesinde olduğu gibi.
ettirgenlik * Ettirgen olma durumu.
ettirme * Ettirmek işi.
ettirmek * Başkasının yapmasını sağlamak.
* Sebep olmak.
etüt * Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma.
* Ön çalışma.
* Belli bir konuyu inceleyen, araştıran eser veya yazı.
* Öğrencilerin, bir öğretim görevlisinin gözetimi, denetimi altında ders çalışmalarına ayrılan zaman, mütalâa,
müzakere.
etüt etmek * incelemek, araştırmak.
etüv * Yiyecekleri, nesneleri yüksek ısıyla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanılan kapalıaraç.
* Türlü eşyalarıkurutmakta veya temizlemekte kullanılan araç.
* Mikropların üretilmesinde uygun sıcaklığısağlayan kapalıaraç.
etyaran * Daha çok parmaklarda olan, derinlere kadar işleyen dolama, kurlağan.
etyemez * Etyemezlikle ilgili.
* Etyemezlik rejimini uygulayan kimse, vejetaryen.
etyemezlik * Her tür etin, et türevlerinin, hayvansal besinlerin yer almadığı beslenme biçimi, vejetaryenlik.
Eu * Evropiyum’un kısaltması.
ev * Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmışyapı.
* Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığıyer, konut.
* Evin iç düzeni, eşyasıvb.
* İçinde bir işgörülen veya bazen belirli bir amaçla kullanılan yer.
* Herhangi bir yerde toplumsal, kültürel, ekonomik yönlerden tanıtma görevini üstlenen veya belli alanlarda
olan kişilerin toplanıp toplumsal ilişkilerini sürdürmelerini sağlayan kuruluş.
* Aile.
* Soy, nesil.
ev açmak * ayrı bir eve yerleşmek, ayrı bir eve geçmek.
* evlenmek.
ev adamı * Evine bağlıerkek.
ev alma, komşu al * komşuya verilen değeri anlatır.
ev altı * Eski evlerde ambar, ahır olarak kullanılan zemin katı.
ev bark * Ev, mülk.
* Aile, çoluk çocuk.
ev bark yıkmak * karıkocayı birbirinden ayırmak.
ev bozmak * (karıkoca) ayrılmak veya ayrılmasına sebep olmak.
ev ekmeği * Mayalıhamurdan ev tipi fırınlarda veya tandırlarda pişirilen çeşitli boyda ve kalınlıkta ekmek.
ev ekonomisi * Evin bakımı, geçimi ve yaşayışı ile ilgili bilim dalı.
ev eşyası * Evde kullanılan değişik nitelikli eşyaların bütünü.
ev ev dolaşmak (veya gezmek) * her eve uğrayarak dolaşmak (gezmek).
ev gailesi * Evin maddî manevî yükü.
ev halkı * Bir evde yaşayanların hepsi.
ev işi * Evdekilerin ev içindeki ihtiyaçlarınısağlayan işler.
ev işletmek * genel ev sahibi olmak.
ev kadını * Ev işleriyle uğraşan ve bu işi iyi başaran kadın.
* Dışarıda çalışmayıp evinin işlerini yapan kadın.
ev kirası * Kiralanan ev için ödenen para.
ev sahibi * Evi veya konutu yasalara göre tasarrufu altında bulunduran, evin sahibi olan kimse, mülk sahibi.
ev sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi * malımülkü yüzünden kendini üzüntüye kaptırmamak veya malımülkü ile övünmemek gerektiğini anlatır.

Bir yanıt yazın