etnografya | * Kavimleri karşılaştırarak inceleyen, kültür oluşumlarınıaraştıran bilim, budun betimi, kavmiyat. |
etnolog | * Etnoloji uzmanı. |
etnoloji | * İnsanların ırklara ayrılışını, bunların nereden çıktığını, oluşumunu, yeryüzüne yayılışını, aralarındaki niteliklerini inceleyip karşılaştıran ve sınıflayan bilim, budun bilimi, ırkiyat. |
etnolojik | * Etnoloji ile ilgili. |
etokrasi | * Yalnızca ahlâk üzerine kurulu yönetim biçimi. |
etol | * Genellikle kürkten, gösterişli kumaşlardan veya yün örgüden yapılmışuzun omuz atkısı. |
etraf | * Yanlar, taraflar. * Çevre. * Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit. |
etrafında dört dönmek | * isteğini elde etmek için birinin yanından ayrılmayıp gönlünü etmeye çalışmak. |
etrafınıalmak | * çevresinde toplanmak, ortaya almak, kuşatmak. |
etraflı | * Ayrıntılı, eksiksiz, kapsayıcı. |
etraflıca | * Derinlemesine, ayrıntılı olarak, etraflı. |
etsiz | * Eti olmayan. * Kuru, sıska, zayıf. |
ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek | * yol açtığızarar, yaptığı iyilikten büyük olmak. |
ettiği yanına (kâr) kalmak | * yaptığıkötülük karşılıksız kalmak, cezasını görememek. |
ettiğini bulmak ( veya çekmek) | * yaptığıkötü davranışın karşılığını görmek. |
ettiğini yanına bırakmamak | * yapılan kötü davranışa karşılık vermek. |
ettiğiyle kalmak | * yapmak istediği kötülüğü başarıya ulaştıramayan kimse, başarısızlığın üzüntüsü ve utancı içinde kalmak. * yapmak istenilen kötülük amacına ulaşamamak. |
ettirgen | * Fiil kök ve gövdesine bir ek getirilerek, fiilin gösterdiği işin başkasına yaptırıldığını gösteren (fiil): Kırdırmak, bildirmek gibi. |
ettirgen çatı | * Taşıdığıkavram bir nesneye aktarılabilen ve geçişli veya geçişsiz fiil kök veya gövdesine -ir, -tir-, -teklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesi ile kurulan çatı: içirmek (iç-ir-), söylettirmek (söyle-t-tir-), güldürtmek (gül-dür-t-) gibi. |
ettirgen fiil | * Taşıdığıkavram bir nesneye aktarılabilen çatılıfiil, faktitif. Geçişli veya geçişsiz fiil kök veya gövdelerine – ir-, -tir-, -t- eklerinden birinin veya ikisinin üst üste getirilmesiyle kurulur: İlâcızorla içirdik. Bu işi başkasına yaptırtmak gerekir.” cümlesinde olduğu gibi. |
ettirgenlik | * Ettirgen olma durumu. |
ettirme | * Ettirmek işi. |
ettirmek | * Başkasının yapmasını sağlamak. * Sebep olmak. |
etüt | * Herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma. * Ön çalışma. * Belli bir konuyu inceleyen, araştıran eser veya yazı. * Öğrencilerin, bir öğretim görevlisinin gözetimi, denetimi altında ders çalışmalarına ayrılan zaman, mütalâa, müzakere. |
etüt etmek | * incelemek, araştırmak. |
etüv | * Yiyecekleri, nesneleri yüksek ısıyla sterilize ve dezenfekte etmekte kullanılan kapalıaraç. * Türlü eşyalarıkurutmakta veya temizlemekte kullanılan araç. * Mikropların üretilmesinde uygun sıcaklığısağlayan kapalıaraç. |
etyaran | * Daha çok parmaklarda olan, derinlere kadar işleyen dolama, kurlağan. |
etyemez | * Etyemezlikle ilgili. * Etyemezlik rejimini uygulayan kimse, vejetaryen. |
etyemezlik | * Her tür etin, et türevlerinin, hayvansal besinlerin yer almadığı beslenme biçimi, vejetaryenlik. |
Eu | * Evropiyum’un kısaltması. |
ev | * Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmışyapı. * Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığıyer, konut. * Evin iç düzeni, eşyasıvb. * İçinde bir işgörülen veya bazen belirli bir amaçla kullanılan yer. * Herhangi bir yerde toplumsal, kültürel, ekonomik yönlerden tanıtma görevini üstlenen veya belli alanlarda olan kişilerin toplanıp toplumsal ilişkilerini sürdürmelerini sağlayan kuruluş. * Aile. * Soy, nesil. |
ev açmak | * ayrı bir eve yerleşmek, ayrı bir eve geçmek. * evlenmek. |
ev adamı | * Evine bağlıerkek. |
ev alma, komşu al | * komşuya verilen değeri anlatır. |
ev altı | * Eski evlerde ambar, ahır olarak kullanılan zemin katı. |
ev bark | * Ev, mülk. * Aile, çoluk çocuk. |
ev bark yıkmak | * karıkocayı birbirinden ayırmak. |
ev bozmak | * (karıkoca) ayrılmak veya ayrılmasına sebep olmak. |
ev ekmeği | * Mayalıhamurdan ev tipi fırınlarda veya tandırlarda pişirilen çeşitli boyda ve kalınlıkta ekmek. |
ev ekonomisi | * Evin bakımı, geçimi ve yaşayışı ile ilgili bilim dalı. |
ev eşyası | * Evde kullanılan değişik nitelikli eşyaların bütünü. |
ev ev dolaşmak (veya gezmek) | * her eve uğrayarak dolaşmak (gezmek). |
ev gailesi | * Evin maddî manevî yükü. |
ev halkı | * Bir evde yaşayanların hepsi. |
ev işi | * Evdekilerin ev içindeki ihtiyaçlarınısağlayan işler. |
ev işletmek | * genel ev sahibi olmak. |
ev kadını | * Ev işleriyle uğraşan ve bu işi iyi başaran kadın. * Dışarıda çalışmayıp evinin işlerini yapan kadın. |
ev kirası | * Kiralanan ev için ödenen para. |
ev sahibi | * Evi veya konutu yasalara göre tasarrufu altında bulunduran, evin sahibi olan kimse, mülk sahibi. |
ev sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi | * malımülkü yüzünden kendini üzüntüye kaptırmamak veya malımülkü ile övünmemek gerektiğini anlatır. |
Kategoriler