Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 49

evinlenmek * (buğday, arpa vb.) Olgunlaşmak.
evinli * Özlü ve dolgun (tohum).
evinsiz * Özsüz, boş, kof.
evire çevire * İyice, istediği gibi, adamakıllı.
evirgen * İşini bilen, ölçülü ve hesaplı işgören.
evirme * Evirmek işi.
* Bir önermenin konusunu yüklem, yüklemini de konu durumuna getirerek, vargısıdoğru olan yeni bir
önerme çıkarma, akis: “Hiçbir insan ölümsüz değildir” önermesinden evirme yoluyla “hiçbir ölümsüz insan değildir”
önermesi çıkarılabilir.
evirmek * Döndürmek, çevirmek.
* Yapısınıdeğiştirmek, taklip etmek.
evirmek çevirmek * iyice, istediği gibi, adamakıllı gözden geçirmek.
evirtik * Evirtime uğramış.
evirtim * Evirtmek işi, akis.
evirtmek * (sakarozu) Glikoz ve levüloza çevirmek.
* Bakışımlı olarak ters çevirmek.
eviye * Mutfakta musluk altında bulaşık yıkamaya yarayan tekne.
eviye sifonu * Mutfaklarda bulaşık yıkamaya yarayan teknenin altına konan ve pis sularıana atık su kanalına aktaran araç.
evkaf * Vakıflar.
* Vakıf mallarınıyöneten kuruluş.
evlâ * Daha iyi, yeğ.
evlâdiyelik * Evlâttan evlâda eskimeden kalacak kadar dayanıklı(eşya).
evlâdüıyal * Çoluk çocuk, ev halkı.
evlât * Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk.
* Soy, döl.
* Yaşlıkimselerin çocuklarıyaşındakilere kullandıkları bir seslenme.
evlât edinmek * yasayla belirtilmişşartlar içinde bir kimseyi evlât olarak nüfusuna geçirmek.
evlât gibi (veya evlâdı gibi) * özenle, titizlikle.
evlâtlı * Evlâdı olan.
evlâtlık * Evlât olma durumu.
* Birinin yasayla evlât hakkıtanıdığıkimse.
* Küçük yaştan beri eve alınıp yetiştirilen kimse.
evlâtsız * Evlâdı olmayan.
evlek * Tarlanın, tohum ekmek için saban iziyle bölünen bölümlerinden her biri.
* Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü.
* Tarlalarda suyun akması için açılan su yolu.
* On liralık kâğıt para.
evlekleme * Evleklemek işi.
evleklemek * Sürülecek tarlayıeşit bölümlere ayırmak.
evlendirilme * Evlendirilmek işi.
evlendirilmek * Evlenmesi sağlanmak.
evlendirme * Evlendirmek işi.
evlendirmek * Evlenmesini sağlamak.
evleniş * Evlenmek işi veya biçimi.
evlenme * Evlenmek işi, izdivaç.
evlenmek * Erkekle kadın, aile kurmak için kanuna uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek.
evlenmek barklanmak * evlenerek bir aile kurmak.
evlerden ırak (veya uzak) * ölüm veya kötü bir durumdan söz edilirken dinleyenlerin aynıdurumla karşılaşmamalarınıdilemek için
söylenir.
evlere şenlik * beğenilmeyen, olumsuz karşılanan bir durum, bir davranışkarşısında alay yollu söylenir.
evleviyet * Öncelik.
evleviyetle * Öncelikle, haydi haydi.
evli * Evlenmiş bulunan (kadın veya erkek).
* Herhangi bir sayıda ev bulunan (yer).
* Evi olan.
evli barklı * Evlenmiş, çocukları olan (kimse).
evli evine, köylü köyüne * artık dağılalım, herkes evine, işine gitsin.
evlik * Herhangi bir sayıda evi olan, hanelik.
evlilik * Evli olma durumu.
evlilik birliği * Karıve kocadan oluşan topluluk.
evlilik dışı * Kanunî olmayan, kanuna uygun olmayan, gayrimeşru.
evliya * Erenler, ermişler, veliler.
* Yatır.
evliya gibi * uysal, çok iyi ahlâklıkimse.
evliya otu * Baklagillerden, hayvanlara yedirilmek için ekilen bir bitki, eşek otu (Onobrychis).
evliyalık * Ermişlik.
evmek * Bkz. ivmek.

Bir yanıt yazın