eyalet | * Çoğunlukla valilerce yönetilen ve yönetim bakımından bir tür bağımsızlığı olan büyük il. * Osmanlı imparatorluğunda en büyük sivil ve asker yönetim bölgesi. |
eyer | * Binek hayvanlarının sırtına konulan, oturmaya yarayan nesne. |
eyer boşaltmak | * cirit oyununda hedef olmaktan kurtulmak için eyer üzerinde sağa sola eğilmek. * saldırıları boşa çıkaracak önlemler almak. |
eyer kaltağı | * Eyerin tahtadan yapılan kafes biçimindeki bölümü. |
eyer kapatmak (veya kapamak) | * eyeri atın sırtına koyup bağlamak. |
eyer kaşı | * Eyerlerin ön ve arka taraflarındaki çıkıntılı bölüm. |
eyer vurmak | * eyeri hayvanın sırtına koyup bağlamak. |
eyerci | * Eyer yapıp satan kimse. |
eyercilik | * Eyer yapma veya satma işi. |
eyere de gelir, semere de | * her işe yarar, incesine de, kabasına da. |
eyeri boşkalmak | * binicisi ölmek. |
eyerleme | * Eyerlemek işi. |
eyerlemek | * At üzerine eyeri koyup bağlamak, eyer vurmak. |
eyerlenme | * Eyerlenmek işi. |
eyerlenmek | * Eyer vurulmak. |
eyerli | * Eyer vurulmuş, sırtına eyer konulmuş(hayvan). |
eyersiz | * Sırtına eyer konulmamış(hayvan). |
eyitmek | * Demek. |
eylem | * Eylemek işi, fiil, aksiyon. * Fiil. * Bir durumu değiştirme ve daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası, amel. |
eylemci | * Düşüncesini eylemi ile gerçekleştirmeye çalışan (kimse). |
eylemcilik | * Eylemci olma durumu. * İnsan hayatıve düşüncesinde başlıca gerçekliğin etki ve eylem olduğunu öne süren öğreti ve dünya görüşü, aktivizm. |
eylemde bulunmak | * bir harekete kalkışmak. |
eyleme | * Eylemek işi. |
eyleme geçmek | * tasarlanan bir işi uygulamaya başlamak. |
eylemek | * Etmek, yapmak. |
eylemli | * Eylem durumunda olan, amelî, fiilî. * Kadrolu. |
eylemlik | * Mastar. |
eylemsi | * Fiilimsi. |
eylemsiz | * Eylemi olmayan. |
eylemsizlik | * Eylemsiz olma durumu. |
eylemsizlik ilkesi | * (bir cisme bir kuvvet etki etmedikçe) Cismin durmasıveya düzgün doğrusal bir hareket yapması. |
eylül | * Yılın 30 gün süren dokuzuncu ayı. |
eymir | * 343 eğmür. |
eytam | * Yetimler. |
eytam maaşı | * Memur yetimlerine verilen aylık. |
eytişim | * Diyalektik. |
eytişimsel | * Eyitişimle ilgili. |
eyvah | * Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınmayıanlatır. |
eyvallah | * “Teşekkür ederim”, “Allaha ısmarladık” ve “evet, öyle olsun” anlamlarında kullanılır. |
eyvallah demek | * hoşgörerek kabul etmek veya edilmek. |
eyvallah etmemek | * birinden yardım istememek, gönül borcu olmamak, boyun eğmemek. |
eyvallahı olmamak | * gönül borcu olmamak. |
eyvan | * Bkz. ayvan. |
eyyam | * Günler. |
eyyam ağası | * Her durum ve zamanda fırsat kollayarak büyüklere yaranan kimse. |
eyyam efendisi | * Eyyam azası. |
eyyam görmüş(veya sürmüş) | * iyi günler görmüş, mutlu zamanlar yaşamış. |
eyyam ola | * “havanın iyi olmasınıdilerim” anlamında bir söz. |
eyyamcı | * Gününü dilediğince geçiren, gününü gün eden. |
eyyamcılık | * Eyyamcı olma durumu. |
Kategoriler