ezici | * Ezmek işini yapan. * Üstün, yok eden, ağır basan. * Yıpratıcı, bunaltıcı, sıkıntılı. |
ezik | * Ezilmişveya yassılmış. * Olaylar ve hayat şartlarıkarşısında güçsüz ve sıkıntılıduruma düşmüşolan, üzüntülü. * Bere, çürük. |
ezik büzük | * Ezilmişve büzülmüş, eğri büğrü. |
eziklik | * Ezik olma durumu. |
ezile büzüle | * Utangaçlıkla, sıkılganlıkla. |
ezilgen | * Kolayca ezilip toz durumuna gelen. |
ezilip büzülmek | * güç bir duruma düşüp davranışlarıyla utandığını belli etmek. |
eziliş | * Ezilmek işi veya biçimi. |
ezilme | * Ezilmek işi. |
ezilmek | * Ezmek işine konu olmak. * (mide, yürek ve iç sözlerini özne olarak aldığında) Açlık sıkıntısıduymak. |
ezilmiş | * Ezik duruma gelmiş. * Kendisine baskıyapılmış, haklarıelinden alınmış. |
ezilmişlik | * Ezilmişolma durumu. |
ezim evi | * Tohumların ezilip yağçıkarıldığıyer. |
ezim ezim | * Ezmek veya ezilmek fiillerine getirilerek onların anlamlarınıpekiştirir. |
ezinç | * Organik veya ruhî büyük sıkıntı, azap. |
ezinti | * Açlık etkisiyle midede duyulan tedirginlik. * Korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı. |
ezip büzmek | * ezerek parçalayarak, tamamen değiştirerek kullanılmaz veya anlaşılmaz duruma getirmek. |
eziyet | * Aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü. |
eziyet çekmek | * zahmet ve sıkıntıya uğramak. |
eziyet etmek | * zahmet ve sıkıntıvermek, canınıyakmak. |
eziyet vermek | * zahmet çektirmek. |
eziyetli | * Eziyet çekerek yapılan. * Eziyet veren, eziyet çektiren, üzgülü. |
eziyetsiz | * Eziyet çekmeden yapılan, sıkıntısız, üzgüsüz. |
ezkaza | * Kaza ile, yanlışlıkla, rastgele. |
ezme | * Ezmek işi. * Sebze veya yemişezerek yapılan yiyecek. * Bitkilerin etli ve yumuşak kısımlarınımacun kıvamına getirmek üzere parçalamak, katıve telsel kısımlarını süzerek ayıklamak işlemi. |
ezme boya | * Yağveya başka bir maddeyle ezilerek hamur hâline getirilmiş boya. |
ezmek | * Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassıltmak, biçimini değiştirmek. * Ağır bir şey, başka bir şeyin üzerinden geçmek, çiğnemek. * Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek. * Üzmek, sıkıntıya sokmak. * Baskıaltında tutmak. * Dayanıklılığınıaşacak derecede çalıştırarak yormak. * Yenmek, sindirmek. * Harcamak. |
ezofori | * İki gözde görme bozukluğu. |
ezogelin çorbası | * Kırmızımercimek, et suyu, yağ, nane, karabiber, kırmızı biber karışımıpişirilen ve Anadolu’da yaygın olan bir tür çorba. |
ezoterik | * Belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti), batınî, içrek. |
Ezrail | * Bkz. Azrail. |
Kategoriler