Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 10

fennî * Fenle ilgili.
* Yöntemine göre işgören.
fennini almak (veya kapmak) * bir işin inceliklerini, püf noktalarınıkavrayıp o alanda usta olduğunu göstermeye başlamak.
fenol * Boyacılıkla, plâstik maddelerin ve bazı ilâçların yapımında kullanılan, çoğunlukla maden kömürünün
katranından çıkarılan benzinin oksijenli türevi, asit fenik.
fenomen * Olay, olgu.
* Görüngü.
fenomenal * Olguya ilişkin.
fenomenizm * Görüngücülük.
fenomenoloji * Görüngü bilimi.
fent * Düzen, hile.
fent çevirmek * düzen, hile yapmak.
feodal * Derebeylikle ilgili.
feodalite * Derebeylik.
feodalizm * Derebeylik sistemi.
feodallik * Derebeylik, derebeyi olma durumu.
fer * Parlaklık, aydınlık.
* (gözde) Canlılık.
fer * Pahalılık, ışık, nur, canlılık.
ferace * Kadınların sokakta giydikleri, mantoya benzer, arkası bol, yakasız, çoğu kez eteklere kadar uzayan üst
giysisi.
* Dervişlerin giydiği bol bir tür hırka.
feraceli * Ferace giymişolan (kimse).
feracelik * Ferace yapmaya elverişli (kumaş).
feragat * Hakkından kendi isteğiyle vazgeçme.
feragat etmek * hakkından vazgeçmek, el çekmek.
feragat göstermek * hakkından vazgeçmek.
feragatli * Vazgeçebilen, özveride bulunabilen, özveri gösterebilen.
ferağ * (bir işten) Vazgeçme, çekilme, el çekme, terk etme.
* (bir mülkü) Başkasına bırakma, başkasının üstüne geçirme.
ferah * Bol, geniş.
* Havadar, aydınlık, iç açıcı.
ferah * (kalp, gönül, iç vb. için) Sıkıntısız, tasasız, sevinçli olma durumu, sevinme, sevinç, iç rahatlığı, gönül
açıklığı.
ferah fahur * Ferih fahur, kolaylıkla, rahatlıkla.
ferah ferah * Bol bol, genişgeniş.
* İyiden iyiye, haydi haydi, rahatlıkla.
* En aşağı.
ferah tut * “iç rahatlığını, huzurunu koru” anlamında kullanılır.
ferahfeza * Klâsik Türk müziğinde, yegâh perdesinde karar kılan makamlardan biri.
ferahî * Bolluk, genişlik.
* Ucuzluk.
* Polis ve inzibat görevlilerinin boyunlarına taktıklarıayça biçiminde üstü yazılımetal arma.
* II. Mahmut devrinde feslerin tepesine püskülü tutturmak için takılan metal tepelik.
ferahlama * Ferah duruma gelme.
ferahlamak * Genişlemek, açılmak.
* Sıkıntısı, tasasıdağılmak.
ferahlandırma * Ferahlandırmak işi veya durumu.
ferahlandırmak * Ferahlamasısağlanmak.
ferahlanma * Ferahlanmak işi veya durumu.
ferahlanmak * Rahatlamak, üzüntü veya sıkıntısıkalmamak, açılmak, genişlemek.
ferahlatıcı * Ferahlık veren, ferahlık sağlayan.
ferahlatma * Ferahlatmak işi.
ferahlatmak * Ferah duruma getirmek, rahatlatmak.
ferahlık * Ferah olma durumu, genişlik, gönül açıklığı.
ferahlık duymak * içinin açıklığını, rahatlığınıhissetmek.
ferahnâk * Klâsik Türk müziğinde bir birleşik makam.
ferahnâkaşiran * Klâsik Türk müziğinde bir makam.
ferahnüma * Klâsik Türk müziğinde bir makam.
feraset * Anlayış, seziş, sezgi, zekâ.
ferasetli * Anlayışlı.
ferasetsiz * Anlayışsız.
ferç * Dişi canlılarda üreme organının dış bölümü, vulva.
ferda * Erte, yarın, yarınki.
* Gelecek zaman, yarın.
ferde * Küçük denk, top.

Bir yanıt yazın