fotoğrafınıalmak | * fotoğraf makinesiyle resmini çekmek. |
fotoğraflama | * Fotoğraflamak işi. |
fotoğraflamak | * Fotoğrafla tespit etmek, fotoğrafını çekmek, görüntülemek. |
fotojen | * Işık yaratan, doğuran. |
fotojenik | * Işığın bazıcisimler üzerine yaptığıkimyasal etki ile ilgili veya bu etkileri yaratma özelliği taşıyan. * Fotoğraf kâğıdınıçok etkileyen. * Fotoğrafta veya sinema filminde güzel bir etki bırakan (yüz, duruş). |
fotokimya | * Işık etkisiyle oluşan kimyasal tepkimeleri inceleyen bilim. |
fotokinezi | * Bazıhayvanlarıkaranlıkta ışık, çok aydınlıkta karanlık aramaya iteleyen dürtü. |
fotokopi | * Tıpkıçekim, eşçekim. |
fotokopici | * Fotokopi işlerini yapan, fotokopi çeken kimse. |
fotokopicilik | * Fotokopicinin işi. |
fotolitografi | * Taşveya maden üzerindeki örneklerin, ışığa duyarlıtabakalar üzerinde fotoğraf veya kopya yoluyla çıkarılmasında kullanılan baskıtekniği. |
fotomekanik | * Fotoğraftan baskıklişesi elde etmek için uygulanan her türlü yöntem. |
fotometre | * lşıkölçer. |
fotometri | * Işık ölçümü. |
fotomodel | * Fotoğraf veya reklâm fotoğrafları için modellik eden kimse. |
fotomontaj | * Bir konu üzerindeki eksik bölümleri tamamlamak veya daha çok konuyu bir araya toplamak için birkaç fotoğrafın birleştirilmesi. |
fotomorfoz | * Canlıvarlıkların birey oluşsırasındaki gelişimi üzerinde ışığın yaptığıetki. |
fotoroman | * Bir metinle bir dizi fotoğraftan oluşan hikâye veya roman. |
fotosentez | * Yeşil bitkilerin ışıkta basit birleşiklerinden karmaşık yapılı organik moleküller yapması. |
fotosfer | * Işık yuvarı. |
fotoskop | * Merceklerin uyumundaki değişiklikleri, onların yüzeylerindeki yansımalarla gözlemeye yarayan alet. |
fotoşimi | * Fotokimya. |
fototaksi | * Bkz. fototaktizm. |
fototaktizm | * Işığa göçüm. |
fototek | * Fotoğraf belgeliği. |
fototerapi | * lşığın tedavi amacıyla kullanılması. |
fototropizm | * Işığa doğrulum. |
foya | * Parıltısınıartırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak. |
foyasıçıkmak | * bir olay dolayısıyla bir kimsenin kötü niteliği ortaya çıkmak. |
foyasını belli etmek | * göz boyacılığı, suçu, kötü niteliği veya gizli niyeti ortaya çıkmak. |
fötr | * Şapka, çanta, çiçek ve başka süs eşyasıyapmak için kullanılan ince ve yumuşak keçe. |
Fr | * Fransiyum’un kısaltması. |
fragman | * Tanıtma filmi. |
frak | * Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah, resmî erkek ceketi ve takımı. |
fraklı | * Frakı olan. |
fraksiyon | * Bir siyasî partinin politikasınıparlâmentoda, yerel yönetimlerde, çeşitli kuruluşlarda yürütmek için teşkilâtlanmışgrup, bölüntü, bölüngü. * Bir siyasî partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasî çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilât merkezi bulunan ve partinin çoğunlukla aldığıkararlara karşısavaşan parti içi grup. |
francala | * İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek. |
francalacı | * Francala yapan veya satan kimse. |
francalacılık | * Francala yapma ve satma işi. |
francalalık | * Francala yapmaya uygun olan (un). |
frank | * Fransız para birimi. |
franklık | * Frank değerinde. |
Fransız | * Fransa’da yaşayan bir halk ve bu halkın soyundan olan kimse. * Fransız halkına özgü olan, Fransa ile ilgili olan. |
Fransızca | * Hint-Avrupa dillerinden, Fransa ve Fransız uygarlığını benimsemişülkelerde kullanılan dil. * Bu dile özgü olan. |
Fransızlaşma | * Fransızlaşmak işi. |
Fransızlaşmak | * Fransız olmak, Fransızlığı benimsemek. |
Fransızlaştırma | * Fransızlaştırmak işi. |
Fransızlaştırmak | * Fransız kimliğini kazandırmak. |
Fransızlık | * Fransız olma durumu. |
fransiyum | * Aktinyum’dan elde edilen, atom numarası87, atom ağırlığı223 olan radyoaktif element. KısaltmasıFr. |
Kategoriler