Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 28

fotoğrafınıalmak * fotoğraf makinesiyle resmini çekmek.
fotoğraflama * Fotoğraflamak işi.
fotoğraflamak * Fotoğrafla tespit etmek, fotoğrafını çekmek, görüntülemek.
fotojen * Işık yaratan, doğuran.
fotojenik * Işığın bazıcisimler üzerine yaptığıkimyasal etki ile ilgili veya bu etkileri yaratma özelliği taşıyan.
* Fotoğraf kâğıdınıçok etkileyen.
* Fotoğrafta veya sinema filminde güzel bir etki bırakan (yüz, duruş).
fotokimya * Işık etkisiyle oluşan kimyasal tepkimeleri inceleyen bilim.
fotokinezi * Bazıhayvanlarıkaranlıkta ışık, çok aydınlıkta karanlık aramaya iteleyen dürtü.
fotokopi * Tıpkıçekim, eşçekim.
fotokopici * Fotokopi işlerini yapan, fotokopi çeken kimse.
fotokopicilik * Fotokopicinin işi.
fotolitografi * Taşveya maden üzerindeki örneklerin, ışığa duyarlıtabakalar üzerinde fotoğraf veya kopya yoluyla
çıkarılmasında kullanılan baskıtekniği.
fotomekanik * Fotoğraftan baskıklişesi elde etmek için uygulanan her türlü yöntem.
fotometre * lşıkölçer.
fotometri * Işık ölçümü.
fotomodel * Fotoğraf veya reklâm fotoğrafları için modellik eden kimse.
fotomontaj * Bir konu üzerindeki eksik bölümleri tamamlamak veya daha çok konuyu bir araya toplamak için birkaç
fotoğrafın birleştirilmesi.
fotomorfoz * Canlıvarlıkların birey oluşsırasındaki gelişimi üzerinde ışığın yaptığıetki.
fotoroman * Bir metinle bir dizi fotoğraftan oluşan hikâye veya roman.
fotosentez * Yeşil bitkilerin ışıkta basit birleşiklerinden karmaşık yapılı organik moleküller yapması.
fotosfer * Işık yuvarı.
fotoskop * Merceklerin uyumundaki değişiklikleri, onların yüzeylerindeki yansımalarla gözlemeye yarayan alet.
fotoşimi * Fotokimya.
fototaksi * Bkz. fototaktizm.
fototaktizm * Işığa göçüm.
fototek * Fotoğraf belgeliği.
fototerapi * lşığın tedavi amacıyla kullanılması.
fototropizm * Işığa doğrulum.
foya * Parıltısınıartırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak.
foyasıçıkmak * bir olay dolayısıyla bir kimsenin kötü niteliği ortaya çıkmak.
foyasını belli etmek * göz boyacılığı, suçu, kötü niteliği veya gizli niyeti ortaya çıkmak.
fötr * Şapka, çanta, çiçek ve başka süs eşyasıyapmak için kullanılan ince ve yumuşak keçe.
Fr * Fransiyum’un kısaltması.
fragman * Tanıtma filmi.
frak * Resmî törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah, resmî erkek ceketi ve
takımı.
fraklı * Frakı olan.
fraksiyon * Bir siyasî partinin politikasınıparlâmentoda, yerel yönetimlerde, çeşitli kuruluşlarda yürütmek için
teşkilâtlanmışgrup, bölüntü, bölüngü.
* Bir siyasî partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasî çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilât merkezi
bulunan ve partinin çoğunlukla aldığıkararlara karşısavaşan parti içi grup.
francala * İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek.
francalacı * Francala yapan veya satan kimse.
francalacılık * Francala yapma ve satma işi.
francalalık * Francala yapmaya uygun olan (un).
frank * Fransız para birimi.
franklık * Frank değerinde.
Fransız * Fransa’da yaşayan bir halk ve bu halkın soyundan olan kimse.
* Fransız halkına özgü olan, Fransa ile ilgili olan.
Fransızca * Hint-Avrupa dillerinden, Fransa ve Fransız uygarlığını benimsemişülkelerde kullanılan dil.
* Bu dile özgü olan.
Fransızlaşma * Fransızlaşmak işi.
Fransızlaşmak * Fransız olmak, Fransızlığı benimsemek.
Fransızlaştırma * Fransızlaştırmak işi.
Fransızlaştırmak * Fransız kimliğini kazandırmak.
Fransızlık * Fransız olma durumu.
fransiyum * Aktinyum’dan elde edilen, atom numarası87, atom ağırlığı223 olan radyoaktif element. KısaltmasıFr.

Bir yanıt yazın