gelinme | * Gelinmek işi. |
gelinmek | * Gelmek işi yapılmak. |
gelinparmağı | * Uzun taneli bir üzüm türü. |
gelip çatmak (veya gelip dayanmak) | * vakti gelmek, kaçınılmaz olmak. |
gelip geçici | * Sürekli olmayan, kısa süreli. |
gelip geçmek | * bir yerden geçmek. * bir süre bir makam, bir yer vb.inde bulunmak. * kısa bir süre etkin olmak. |
gelir | * Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat. * Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığıpara (ücret, aylık, kira vb.), varidat, irat. |
gelir dağılımı | * Bir ülkenin toplam gelirinin o ülkenin bireyleri arasındaki dağılımı. |
gelir gider | * Sağlanan ve harcanan paralar. |
gelir kaynağı | * Para sağlama yeri veya faaliyeti. |
gelir vergisi | * Kişilerin gelirlerinden, bir oran ölçüsünde devlete ödedikleri dolaysız vergi. |
geliş | * Gelmek işi veya biçimi. |
gelişigüzel | * Herhangi bir, özensiz, itinasız, baştan savma, rastgele, lâlettayin. |
gelişim | * Gelişmek işi, serpilip büyüme. * İlerleme, inkişaf, tekâmül. |
gelişkin | * Gelişmişolan, mütekâmil. |
gelişme | * Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül. * Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm. * Olan biten. |
gelişmek | * Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak. * İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek. * Şişmanlamak. |
geliştirici | * Geliştirme özelliği olan. |
geliştirilme | * Geliştirilmek işi. |
geliştirilmek | * Geliştirmek işi yapılmak. |
geliştirim | * Senaryonun hazırlanmasında özet ile ayrımlama arasında yer alan aşama. |
geliştirme | * Geliştirmek işi. |
geliştirmek | * Gelişmesini sağlamak, gelişmesine yol açmak. |
gelme | * Gelmek işi. * Gelmişolan. * Yetişme. * Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. |
gelmek | * Bir yere gitmek, varmak. * Geriye dönmek. * Oturmaya, ziyarete gitmek. * İsabet etmek. * Varmak, ulaşmak. * Varlığınısürdürmek, yaşamak, intikal etmek. * Ortaya çıkmak, doğmak. * Belli bir süre dolmak veya belli bir zamana ulaşmak. * Kadar olmak. * Çıkmak, yönelmek. * İzlemek, takip etmek. * Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. * Katılmak, eklenmek, türemek. * Daha önce üzerinde durulmuşolan bir konuya yeniden dönmek. * Sonuç çıkmak. * Dayanmak, tahammül etmek. * Kendine yapılan herhangi bir davranışveya durumu iyi karşılamak. * Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. * Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. * Kazanılmak, sağlanılmak. * Uymak. * Olmak, -e uğramak. * Akmak. * Düşmek, rast gelmek. * Görünmek, sanılmak. * Uygun düşmek. * Başlamak, ortaya çıkmak. * Mal olmak. * Biriyle birlikte gitmek. * (zaman gösteren sözlerle birlikte) Başlamak, ulaşmak. * İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarar. * Sürerlik fiili yapmaya yarar. * -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. * Yönelme durumundaki bazıkelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. * Gelmek fiilinin olumlu emir kipi, bazen öğüt, istek anlatır. * Gel, gelsin biçiminde “elinde ise” anlamında da kullanılır. * dikçe…-eceği biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildirir. * (sıralama gösteren kelimelerle ve sıralama sayısıfatları ile) Herhangi bir sırada bulunmak. |
gelmiç | * İri balıklarda kılçık durumunda olan kemik. |
gelmişgeçmiş | * Bugüne kadar gelmişolan. |
gelsin… (veya gelsin… gitsin…) | * yaşantıveya durumun rahatlığınıanlatır. * sorumsuzca davranıp işine gereken önemi vermemeyi anlatır. |
gem | * Atıyönetmek için ağzına takılan demir araç. |
gem almak | * (at) alışıp hizmete elverişli duruma gelmek. |
gem almamak | * söz dinlememek. |
gem vurmak | * hayvanın ağzına gem takmak. * birinin taşkınlığınıönlemek. |
gemi | * Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine. |
gemi adamı | * Bir işsözleşmesine dayanarak gemide çalışan kaptan, subay, tayfa vb. kimselere verilen ad. |
gemi aslanı | * Gösterişi yerinde olduğu hâlde hiçbir işe yaramayan adam. |
gemi azıya almak | * at, gemi azılarıarasına alıp etkisiz bırakarak süvarisinin yönetiminden çıkmak ve alabildiğine koşmak. * söz dinlemez olmak. |
gemi enkazı | * Batmışveya hasara uğramışgemiden arta kalanlar. |
gemi ızgarası | * Üstünde gemi yapılan büyük kızak. |
gemi iskeleti | * Geminin gövdesinin yapılmasından önceki ana yapısı. |
gemi karaya oturmak | * gemi, sığbir yere saplanıp kalmak. |
gemi leşi | * Batmışgemi teknesi. |
gemi yatağı | * Gemileri korumaya elverişli koy. |
gemici | * Gemide çalışan veya gemi işleten kimse. |
gemicilik | * Gemi kullanma veya işletme işi. * Gemi endüstrisi. |
gemilik | * Gemi yapılan yer, tersane. |
gemini kısmak | * bir kimsenin üzerindeki baskıyıarttırmak. |
gemisi şapa oturmak | * iş, düzelemeyecek kadar bozulmak. |
gemisini kurtaran kaptan | * güç bir duruma düşünce ne yapıp yapıp kurtulanlara övgü olarak söylenir. |
gemisini yürütmek | * (bir işi) hiçbir engel tanımadan sürdürmek. |
gemleme | * Gemlemek işi. |
Kategoriler