Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 16

gelinme * Gelinmek işi.
gelinmek * Gelmek işi yapılmak.
gelinparmağı * Uzun taneli bir üzüm türü.
gelip çatmak (veya gelip dayanmak) * vakti gelmek, kaçınılmaz olmak.
gelip geçici * Sürekli olmayan, kısa süreli.
gelip geçmek * bir yerden geçmek.
* bir süre bir makam, bir yer vb.inde bulunmak.
* kısa bir süre etkin olmak.
gelir * Bir kimseye veya topluluğa belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para, varidat.
* Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandığıpara (ücret, aylık, kira vb.), varidat, irat.
gelir dağılımı * Bir ülkenin toplam gelirinin o ülkenin bireyleri arasındaki dağılımı.
gelir gider * Sağlanan ve harcanan paralar.
gelir kaynağı * Para sağlama yeri veya faaliyeti.
gelir vergisi * Kişilerin gelirlerinden, bir oran ölçüsünde devlete ödedikleri dolaysız vergi.
geliş * Gelmek işi veya biçimi.
gelişigüzel * Herhangi bir, özensiz, itinasız, baştan savma, rastgele, lâlettayin.
gelişim * Gelişmek işi, serpilip büyüme.
* İlerleme, inkişaf, tekâmül.
gelişkin * Gelişmişolan, mütekâmil.
gelişme * Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül.
* Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı
bölüm.
* Olan biten.
gelişmek * Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak.
* İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek.
* Şişmanlamak.
geliştirici * Geliştirme özelliği olan.
geliştirilme * Geliştirilmek işi.
geliştirilmek * Geliştirmek işi yapılmak.
geliştirim * Senaryonun hazırlanmasında özet ile ayrımlama arasında yer alan aşama.
geliştirme * Geliştirmek işi.
geliştirmek * Gelişmesini sağlamak, gelişmesine yol açmak.
gelme * Gelmek işi.
* Gelmişolan.
* Yetişme.
* Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi.
gelmek * Bir yere gitmek, varmak.
* Geriye dönmek.
* Oturmaya, ziyarete gitmek.
* İsabet etmek.
* Varmak, ulaşmak.
* Varlığınısürdürmek, yaşamak, intikal etmek.
* Ortaya çıkmak, doğmak.
* Belli bir süre dolmak veya belli bir zamana ulaşmak.
* Kadar olmak.
* Çıkmak, yönelmek.
* İzlemek, takip etmek.
* Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak.
* Katılmak, eklenmek, türemek.
* Daha önce üzerinde durulmuşolan bir konuya yeniden dönmek.
* Sonuç çıkmak.
* Dayanmak, tahammül etmek.
* Kendine yapılan herhangi bir davranışveya durumu iyi karşılamak.
* Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek.
* Etkisini herhangi bir biçimde göstermek.
* Kazanılmak, sağlanılmak.
* Uymak.
* Olmak, -e uğramak.
* Akmak.
* Düşmek, rast gelmek.
* Görünmek, sanılmak.
* Uygun düşmek.
* Başlamak, ortaya çıkmak.
* Mal olmak.
* Biriyle birlikte gitmek.
* (zaman gösteren sözlerle birlikte) Başlamak, ulaşmak.
* İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarar.
* Sürerlik fiili yapmaya yarar.
* -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar.
* Yönelme durumundaki bazıkelimelere getirilerek birleşik fiil yapar.
* Gelmek fiilinin olumlu emir kipi, bazen öğüt, istek anlatır.
* Gel, gelsin biçiminde “elinde ise” anlamında da kullanılır.
* dikçe…-eceği biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş
bir istek ve sürerlik bildirir.
* (sıralama gösteren kelimelerle ve sıralama sayısıfatları ile) Herhangi bir sırada bulunmak.
gelmiç * İri balıklarda kılçık durumunda olan kemik.
gelmişgeçmiş * Bugüne kadar gelmişolan.
gelsin… (veya gelsin… gitsin…) * yaşantıveya durumun rahatlığınıanlatır.
* sorumsuzca davranıp işine gereken önemi vermemeyi anlatır.
gem * Atıyönetmek için ağzına takılan demir araç.
gem almak * (at) alışıp hizmete elverişli duruma gelmek.
gem almamak * söz dinlememek.
gem vurmak * hayvanın ağzına gem takmak.
* birinin taşkınlığınıönlemek.
gemi * Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine.
gemi adamı * Bir işsözleşmesine dayanarak gemide çalışan kaptan, subay, tayfa vb. kimselere verilen ad.
gemi aslanı * Gösterişi yerinde olduğu hâlde hiçbir işe yaramayan adam.
gemi azıya almak * at, gemi azılarıarasına alıp etkisiz bırakarak süvarisinin yönetiminden çıkmak ve alabildiğine koşmak.
* söz dinlemez olmak.
gemi enkazı * Batmışveya hasara uğramışgemiden arta kalanlar.
gemi ızgarası * Üstünde gemi yapılan büyük kızak.
gemi iskeleti * Geminin gövdesinin yapılmasından önceki ana yapısı.
gemi karaya oturmak * gemi, sığbir yere saplanıp kalmak.
gemi leşi * Batmışgemi teknesi.
gemi yatağı * Gemileri korumaya elverişli koy.
gemici * Gemide çalışan veya gemi işleten kimse.
gemicilik * Gemi kullanma veya işletme işi.
* Gemi endüstrisi.
gemilik * Gemi yapılan yer, tersane.
gemini kısmak * bir kimsenin üzerindeki baskıyıarttırmak.
gemisi şapa oturmak * iş, düzelemeyecek kadar bozulmak.
gemisini kurtaran kaptan * güç bir duruma düşünce ne yapıp yapıp kurtulanlara övgü olarak söylenir.
gemisini yürütmek * (bir işi) hiçbir engel tanımadan sürdürmek.
gemleme * Gemlemek işi.

Bir yanıt yazın