genleştirmek | * Sıcaklığınıyükselterek bir cismin yapısınıve birleşimini bozmadan hacmini, boyunu artırmak. |
genlik | * Genişlik. * Bolluk, refah. * Dalga genliği. |
genom | * Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad. |
genosit | * Jenosit. |
gensoru | * Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir soru üzerine baş bakana veya bakanlardan birine, milletvekillerince açılan ve sonunda soruşturma yapılması istenebilen soru, istizah. |
gensoru önergesi | * Gensoru teklifinde bulunma. |
genzek | * Genizden konuşan. |
genzel | * Genizsi. |
geoit | * Yerküresinin geometrik olmayan gerçek biçimine (üzerindeki engebeler düşünülmeksizin) verilen ad. Bu yerküresi tam küre olmadığı gibi, elipsot biçiminden de ayrıdır. |
geometri | * Nokta, çizgi, açı, yüzey ve cisimlerin birbirleriyle ilişkilerini, ölçümlerini, özelliklerini inceleyen matematik dalı, hendese. * Bu konu ile ilgili olan kitap veya ders. |
geometrik | * Geometriyle ilgili veya geometriye uygun olan, hendesî. |
geometrik çizim | * Cetvel, pergel vb. ile elde edilen çizgi. |
geometrik dizi | * Ardışık terimleri arasındaki oranıdeğişmeyen dizi. |
geometrik toplamı | * iki ardışık kenarı, belirli iki vektörle gösterilen bir paralelkenarda, bu vektörlerin ortak bulundukları noktadan çıkan köşegenin oluşturduğu üçüncü vektör; iki kuvvetin bileşkesini belirtir. |
geometrik yer | * Aynıözellikleri olan noktaların oluşturduklarıçizgi veya yüzey. |
gepegencecik | * Çok genç, körpe. |
gepegenç | * Gepgenç, pek genç. |
gepgenç | * Çok genç. * Çok genç olarak, çok gençken. |
gerçeğe aykırı | * Gerçeğe uymayan, hilâfıhakikat. |
gerçeğe aykırılık | * Gerçeğe uymama durumu, aykırı olma durumu. |
gerçeğe uygunluk | * Gerçeğe uyma durumu. |
gerçek | * Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakikî. * Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. * Temel, başlıca, asıl. * Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan. * Gerçek durum, gerçeklik, realite. * Yalan olmayan, doğru olan şey. * Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan. |
gerçek dışı | * Gerçeğin dışında olan, gerçek olmayan. |
gerçek dışılık | * Gerçek dışı olma durumu. |
gerçek kişi | * Hakikî şahıs. |
gerçek mantarlar | * Bağlarda mildiyu hastalığınıyapan emeçleri iyi gelişmişmantarlar (Peronospora viticola). |
gerçek sayı | * Bir eksen üzerindeki bir noktanın yerini belirlemeye yarayan sayı. |
gerçekçi | * Gerçeği gören ve ona göre davranan veya gerçeğe uygun olarak yapılan, realist. * Gerçekçilik yanlısı olan, realist. |
gerçekçilik | * Gerçekçi tutum ve davranış, realizm. * Gerçekleri olduğu gibi yansıtmaya çalışan sanat çığırı, realizm. * Düşünmenin temeli ve işin ölçüsü olarak gerçekliğe bağlanan görüşve tutum; bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüş, realizm. |
gerçekleme | * Gerçeklemek işi, teyit. |
gerçeklemek | * Bir şeyin doğruluğunu herhangi bir şeyle ortaya koymak, teyit etmek. |
gerçekleşme | * Gerçekleşmek işi, tahakkuk. |
gerçekleşmek | * Gerçek olmak, gerçek durumuna gelmek, tahakkuk etmek. |
gerçekleştirilme | * Gerçekleştirilmek işi. |
gerçekleştirilmek | * Gerçek duruma getirilmek. |
gerçekleştirme | * Gerçekleştirmek işi. |
gerçekleştirmek | * Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak. |
gerçekli | * Gerçeklenmiş, gerçek olduğu anlaşılmış, muhakkak. |
gerçeklik | * Gerçek olan, var olan şeylerin tümü, hakikat, realite. |
gerçekte | * Aslında, tam anlamıyla, hakikatte. |
gerçekten | * Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki. |
gerçeküstü | * (gerçeküstücülere göre) Gerçeği aşan, gerçeğin üstündeki gerçek, sürrealite. |
gerçeküstücü | * Gerçeküstücülükten yana olan (kimse). * Gerçeküstücülükle ilgili olan (görüş, eser vb.). |
gerçeküstücülük | * Aklın, geleneklerin, alışkanlıkların denetiminden uzak bilinçaltı gerçeklerini yansıtan, yani bilinen gerçekle bağınıkesip kendince bir gerçek yaratmak amacını güden edebiyat ve sanat akımı, sürrealizm. |
gerçi | * Her ne kadar, ise de, vakıa. |
gerdan | * Vücudun omuzlarla başarasında kalan ön bölümü. * Şişmanlarda çenenin altındaki tombulluk. * (kesilmişhayvanlarda) Boyun. |
gerdan kırmak | * naz ile boynu başla birlikte iki yana oynatarak kırıtmak. * boynu, başı geriye oynatarak büyüklük taslar bir durum almak. |
gerdaniye | * Klâsik Türk müziğinde ince sol notasınıandıran perde ve bir makam adı. |
gerdaniyebuselik | * Gerdaniye makamı ile buselik beşlisinden oluşan bir birleşik makam. |
gerdanlık | * Çoğu değerli taşve madenlerden veya altın paradan yapılmış, boyna takılan takı, kolye. |
Kategoriler