Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 22

gerilimölçer * Buhar, ayrışma, yüzey vb. ye ilişkin gerilimleri ölçen alet, tansiyometre.
gerilimsiz * Gerilimli olmayan.
geriliş * Gerilmek işi veya biçimi.
gerillâ * Düzensiz çete.
* Özellikle bir örgütten güç alan, baltalama eylemlerine girişen birlik.
* Bu birlikten olan kimse.
gerillâ savaşı * Düşman kuvvetlerinin eylemlerini engellemek, baltalamak veya geciktirmek amacıyla gerillâların yaptığı
savaş.
gerillâcı * Gerillâ savaşıyapan birliğe bağlı olan kimse.
gerillâcılık * Gerillâcı olma durumu.
gerillâlaşmak * Gerillâ gibi faaliyet göstermek.
gerilme * Gerilmek işi.
* Kasların son uzama gücü ile vücudun bütün bölümlerinde oluşan gergin durum, gevşeme karşıtı.
gerilmek * Germek işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek.
* Gergin bir biçimde açılmak.
* Kasılmak.
* (sinir, ilişki ve davranışiçin) Kızmak, öfkelenmek, sinirlenmek.
gerine gerine * Rahatlık, mutluluk, övünç duyarak.
geriniş * Gerinmek işi veya biçimi.
gerinme * Gerinmek işi.
gerinmek * Kollarıaçarak, gövdeyi gergin bir duruma sokmak.
* Rahatlık, mutluluk, övünç duymak.
gerisingeri * Geldiği yere veya ters yöne doğru, geriye dönmek.
* Yeniden, tekrar, bir daha.
gerisingeriye * Gerisingeri.
geriş * Dağların ve tepelerin üst kısmı, sırt.
geriye bırakmak * tehir etmek.
geriye dönmek * yüzünü arkaya çevirip ters yöne gitmek.
geriye yürütmek * makable şamil olmak.
geriz * Lâğım, keriz.
gerize taşatmak * edepsiz bir kimseye edepsizliğini göstermeye fırsat vermek.
Germanist * Cermen dilleri uzmanı.
Germanistik * Cermen dillerini konu olan bilim dalı.
Germanofil * Alman dostu, Alman yanlısı, Almansever.
germanyum * Atom numarası32, atom ağırlığı72,6 ve yoğunluğu 5,46 olan, 937,4° C de eriyen, kalay ve silisyumu
andırır, az rastlanır bir element. Kısaltması ge.
germe * Germek işi.
* Bir yeri bölmek, sınırı belli etmek için yapılan tahta perde.
* Birbirine yaklaşık bükülü vücut bölümlerini, gerici kasların çalışmasıyla birbirinden iyice uzaklaştırma,
bükme karşıtı.
germek * Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek.
* Gergin bir şeyle örtmek.
* (kol, bacak için) Uzatmak.
* (sinir, ilişki, davranışiçin) Gergin duruma getirmek, sinirlendirmek.
germen * Kale, kermen.
germen * Canlıyaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü.
gerundium * Zarf-fiil.
gerze tavuğu * Karadeniz bölgesinin genellikle siyah renkli ibikleri boynuz biçiminde çatallı, yerli bir tavuk ırkı.
gerzek * Geri zekâlısözünün kısaltılmış biçimi.
gestalt * Psikolojik olayların bir bütün veya biçim olduğunu savunan görüş.
* Biçim, boy, durum, yapı.
gestapo * Almanya’da Hitler döneminde kurulan gizli, siyasî polis örgütü.
getiri * Faiz.
getirilme * Getirilmek işi veya durumu.
getirilmek * Gelmesi sağlanmak.
getirim * Getirme işi.
getirimci * Getirim sağlayan şey veya kimse.
getirimli * Getirimi olan.
getiriş * Getirmek işi veya biçimi.
getirme * Getirmek işi.
getirmek * Gelmesini sağlamak.
* Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak.
* Erişmek veya eriştiğini sanmak.
* İleri sürmek.
* Sebep olmak, ortaya çıkarmak.
* İletmek, bildirmek.
* Gelir sağlamak.
* Bir makama atamak veya seçme.
* Bazıkelimelerle birleşik fiil yapmaya yarar.
getirtme * Getirtmek işi.
getirtmek * Getirmek işini yaptırmak.
getr * Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten kumaşveya köseleden yapılmış bir tür tozluk.
getto * (eskiden Avrupa ülkelerinde) Yahudilerin gönüllü olarak veya zorlanarak yerleştikleri ve her türlü
ihtiyaçlarını başka yere gitmeden karşılayabildikleri mahalle, Yahudi mahallesi.
* Bir şehrin herhangi bir azınlıkça yerleşilen bölümü.
geveleme * Gevelemek işi.
gevelemek * Çiğnemeden ağız içinde evirip çevirmek.
* Bir sözü tam olarak ve açıkça söylememek.

Bir yanıt yazın