Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 26

gına getirmek * bıkmak, usanmak.
gıpta * İmrenme, imrenti.
gıpta etmek * imrenmek.
gıptasını çekmek * gıptayla bakmak, imrenmek, özenmek .
gır * Söz, lâkırdı.
* Yalan, uydurma.
gır atmak * konuşmak, lâf atmak.
gır geçmek * bol bol konuşmak; çene çalmak.
* dikkat etmemek, aklı başka yerde olmak.
gır gır * Sürekli ve usanç verecek biçimde ses çıkarmayıanlatır.
gır gır geçmek * alay etmek.
gır gıra almak (veya getirmek) * alaya almak.
gır kaynatmak * (birkaç kişi) işlerini bırakıp yârenlik etmek.
gırç gırç * Gırç sesi çıkararak.
gırgır * Mekanik olarak çalışan süpürge.
* Açık denizlerde balık avlamakta kullanılan büyük ağ.
* Mekanik düzenekli süpürme aracının firma adıve bu türden bütün süpürgeler.
* Usanç veren sürekli ve kaba bir sesle.
* Komik, matrak, eğlenceli.
gırgırcı * Boşlâf etmeyi seven, alaycı, komik (kimse).
gırgırlama * Gırgırlamak işi.
gırgırlamak * Gırgırla süpürmek.
gırıl gırıl * Sert ve gürültülü ses çıkararak.
gırla * Alabildiğine, çok.
gırla gitmek * uzun sürmek, sürüp gitmek.
* bol bol ortaya dökülüp harcanmak.
gırnata * Klârnet.
gırnatacı * Klârnetçi.
gırt * Sert veya kalın bir şey kesilirken çıkan ses.
gırt gırt * Gırt sesi çıkararak.
gırtlağına basmak * birine bir şey yaptırmak için dayatmak veya inat etmek.
gırtlağına düşkün * çok yiyip içen.
gırtlağına kadar * çok fazla, bol bol.
gırtlağına sarılmak * peşini bırakmamak, musallat olmak.
gırtlağından kesmek * herhangi bir amaç için yiyeceğinden kısıntıyapmak, boğazından kesmek, tasarruf etmek.
gırtlak * Soluk borusunun üst bölümü, imik, hançere.
* Yiyip içme.
* Ses rengi, yapısı.
gırtlak gırtlağa gelmek * kıyasıya dövüşmek.
gırtlak ünsüzü * Akciğerlerden gelen havanın gırtlaktaki yarıkapalıengellere çarpıp gevşemesi ile oluşan sert ünsüz.
gırtlaklama * Gırtlaklamak işi.
gırtlaklamak * Birinin gırtlağınısıkmak.
gırtlaklaşma * Gırtlaklaşmak işi.
gırtlaklaşmak * Birbirinin gırtlağına sarılarak dövüşmek.
gırtlaklayış * Gırtlaklamak işi veya biçimi.
gırtlaksı * Gırtlakta boğumlanan (ses), gırtlak ünsüzü.
gırtlama * Gırtlamak işi.
gırtlamak * (çayı) Şekerini ağızda tutarak içmek.
gıy gıy * Keman vb. çalgıların çıkardığısesleri anlatmak için kullanılır.
gıyaben * Kendi yokken, ortada olmaksızın.
* Adını, sözünü başkalarından duyarak, görmeden.
gıyabında * Kendi yokken, arkasından.
gıyabî * (bir kimse) Bulunmadığısırada yapılan, verilen.
* Uzaktan, görüşmeden (olan).
gıyabî hüküm * Kendi yokken arkasından verilen hüküm.
gıyabî tutuklama * Kendi yokken arkasından yapılan tutuklama.
gıyap * Yokluk, bulunmama, yitiklik.
gıyap kararı * Duruşmaya gelmemenin yaptırımı.
gıybet * Çekiştirme, yerme, kötüleme, kov.
gıybet etmek * çekiştirmek, yermek.
gıybetçi * Çekiştirici, kovcu.

Bir yanıt yazın