gıygıy | * Herhangi bir tür yaylıçalgı. |
gıygıycı | * Kemancı. * Beceriksiz. |
-gi | * Bkz. -gı/ -gi, -gu / -gü. |
gibi | * …-e benzer. * O anda, tam o sırada, hemen arkasından. * İmişçesine, benzer biçimde. * …-e yakışır biçimde. |
gibi gelmek | * … sanısıvermek, … sanısıyaratmak. |
gibi olmak | * bir duruma, bir duyguya yaklaşmak. |
gibi yapmak | * imişçesine davranmak. |
gibilerden | * Ona benzer biçimde. |
gibisi | * Benzeri. |
gibisinden | * Bir ismin tamlananıdurumunda olduğu zaman, “bir şeye benzer durumda olandan” anlamında kullanılır. * Bir fiilden sonra geldiğinde o fiilin benzeri bir durumu anlatır. |
gibisine gelmek | * imişgibi gelmek, sanmak. |
gibisine getirmek | * sanısıuyandırmak, sanısıvermek. |
gicişme | * Gicişmek işi veya durumu. |
gicişmek | * Kaşınmak, kaşıntıduymak, gidişmek. |
-giç | * Bkz. – gıç / -giç, -guç / -güç. |
gide gide | * Gidip dolaşarak, gezip görerek. |
gideğen | * Göl ayağı. |
gider | * Bir işiçin harcanan paranın bütünü, masraf. * Gelecekte sağlanacak değerler karşılığıyapılan harcamalar. * Binalarda ortak kullanımla ilgili atık suların merkezî kanalizasyona iletilmesini sağlayan boru hattı. |
giderayak | * Gitme anında, gitmek üzere iken. |
giderek | * Yavaşyavaş, derece derece, gittikçe, tedrici olarak, tedricen. |
gideren alan | * Bir demiri mıknatısladıktan sonra bunun bir noktasından çıkan indükleme akışınısıfıra indirmek için gereken şiddetteki manyetik alan. |
giderici | * Yok eden; dindiren. |
giderilme | * Giderilmek işi. |
giderilmek | * Ortadan kaldırılmak, yok edilmek. |
giderme | * Gidermek işi. |
gidermek | * Ortadan kaldırmak, yok etmek. |
gidertme | * Gidertmek işi. |
gidertmek | * Giderilmesine, ortadan kaldırılmasına yol açmak. |
gidi | * Şaka yollu söylenen azarlama sözü. * Bir şeye duyulan özlem ve isteği belirtmek için kullanılır. * Ahlâksız, pezevenk. |
gidici | * Gitme durumunda bulunan, gitmek üzere olan, kısa süre için var olan, kalıcıkarşıtı. * Ölmek üzere olan. |
gidiliş | * Gidilmek işi veya biçimi. |
gidilme | * Gidilmek işi. |
gidilmek | * Gitmek işi yapılmak. |
gidimli | * Bir tasarımdan ötekine geçerek, çıkarımlar yaparak, bir önermeden ötekine mantıkî bir yolla ilerleyerek, parçalardan bütünlüğü olan bir düşünce kuran (düşünce yolu). |
gidip gelme | * Gidiş, dönüş. |
gidiş | * Gitmek işi. * Gitme biçimi, tempo. * Tutum, durum, davranış. * Bir yere gitme. |
gidişalayı | * Padişahların saray dışı gezilere çıkmalarıdolayısıyla düzenlenen tören. |
gidişdönüş | * Gitme ve gelme (veya dönme). |
gidişgeliş | * Trafik, seyrüsefer. |
gidişo gidiş | * konuşmaya konu olan kimsenin bir daha dönmediğini anlatır. |
gidişat | * Olayların durumu, işlerin gelişme biçimi. * Tutum, durum, davranış. |
gidişme | * Gidişmek işi. |
gidişmek | * Kaşıntıduymak, kaşınmak, gicişmek. |
gidon | * Yönelteç. * Komodorlara özgü çımasıçatal biçiminde kesilmişsancak, fors. |
-gil | * Bir adın sonuna eklenerek “soy, aile” kavramıveren ve ünlü uyumuna girmeyen bir ek. * Çoğul eki -ler ile birlikte hayvan ve bitki familyalarını bildiren isimler yapar: kedi-gil-ler, bakla-gil-ler vb. |
gilaburu | * Kuzey ve Orta Anadolu’da orman kenarlarında yetişen, 2-4 m yükseklikte bir ağaççık (Viburnum opulus). |
-gin | * Bkz. -gın / -gin, -gun / -gün. |
gine | * Gene, yine. |
Gineli | * Gine halkından olan kimse. |
ginseng | * Uzak Doğu ülkelerinde (Çin, Japonya, Kore vb.) yetişen, geleneksel tedavilerde kullanılan, kazık köklü, otsu ve çok yıllık bir bitki (Panax ginseng). |
Kategoriler