gömlek eskitmek | * hayat sürdürmüşolmak. |
gömlekçi | * Gömlek diken veya satan kimse. |
gömlekçilik | * Gömlekçinin yaptığı iş. |
gömlekli | * Gömleği olan. |
gömleklik | * Gömlek yapmaya elverişli (kumaş). |
gömlekliler | * Vücutlarıtorba biçiminde ve yarısaydam, sert bir gömlekle örtülü, denizlerde yaşayan bir hayvan sınıfı. |
gömleksiz | * Gömleği olmayan. |
gömme | * Gömmek işi. * Defnetme, tedfin. * Mayalıveya mayasız, yağlıveya yağsız olarak yapılan bir tür kül pidesi. * Güzün veya kışın ekilen ekin. * Üzerinde bulunduğu yüzeyin içine gömülmüşolan. |
gömme balkon | * Dışyüzeyden dışarıtaşmayan, evin kullanım alanı içinde kalarak yapılmış balkon. |
gömme banyo | * Çini veya benzeri bir madde ile kaplanarak gömülü olarak yerleştirilmişolan banyo teknesi. |
gömme dolap | * Duvarın içine yerleştirilmişdolap. |
gömme kilit | * Gövdesi kapak veya çekmecenin kenarına açılan yuvaya gömülerek takılan kilit. |
gömmek | * Toprağın içine koymak, toprakla örtmek. * Bir ölüyü toprağın içine yerleştirmek, defnetmek. * Birinin cenaze törenine katılmak veya bir cenazeyi kaldırmak. * Bir nesnenin içine yerleştirmek, batırmak. * Birinden daha çok yaşamak. |
gömü | * Toprak altına gömülerek saklanmışpara veya değerli şeyler, define. |
gömük | * Gömülmüşolan, gömülü. |
gömüldürük | * Boyunduruğa geçirilen kısa değnek. * Eyerin geriye kaymaması için atların boyunlarından aşırılıp kolanlarına bağlanan kayış. |
gömülemek | * Para veya değerli şeyleri toprak altına gömerek saklamak. |
gömülme | * Gömülmek işi. |
gömülmek | * Gömmek işi yapılmak veya gömmek işine konu olmak. * Yerleşmek, oturtulmak, kendini gömmek. * Yok olmak, kaybolmak, görünmez olmak. * Bir şeyin derinliğine inmek. |
gömültü | * Avcının avını beklerken içine saklandığıçukur. |
gömülü | * Gömülmüşolan, toprak altında saklanmışolan, metfun. * Batmış, kaybolmuşolan. |
gömülüş | * Gömülmek işi veya biçimi. |
gömüş | * Gömmek işi veya biçimi. |
gömüt | * Mezar, metfen, kabir, makber, sin. |
gömütlük | * Mezarlık, kabristan, sinlik. |
gön | * Tabaklanmışderi. * Kösele. * Hayvan derisi. |
göncü | * Ham veya işlenmişderi satan kimse. * Ayakkabıtamircisi. |
gönç | * Zengin, varlıklı. |
gönçlük | * Zengin olma durumu. |
gönder | * Bayrak çekilen direk. * Üvendire. * Kayık ve yelkenli gemilere yön vermeye yarayan, ucunda metal olan ağaç sopa. |
gönderi | * Bir yerden bir yere özellikle posta ile gönderilen paket, telgraf, mektup vb. * Yolcu etme, uğurlama. |
gönderici | * Posta ile paket, telgraf, mektup vb. gönderen kimse. |
gönderiliş | * Gönderilmek işi veya biçimi. |
gönderilme | * Gönderilmek işi. |
gönderilmek | * Gönderilmek işi yapılmak veya göndermek işine konu olmak. |
gönderiş | * Göndermek işi veya biçimi. |
gönderli | * Gönderi olan. |
gönderme | * Göndermek işi, irsal. * (sözlükçülükte) Bir madde başını işlerken, ilgisi dolayısıyla başka bir madde başına yollama. * Atıf yapmak işi. |
gönderme belgesi | * Bir yere gönderilen eşyanın listesi, irsaliye. |
göndermek | * Bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak, ulaşmasını, gitmesini sağlamak, irsal etmek. * Yetki vererek gitmesini sağlamak. * Bir kaynaktan çıkıp gelmek, ulaşmak. * Yolcu etmek. |
göndertme | * Göndertmek işi. |
göndertmek | * Göndermek işini yaptırmak. |
gönen | * Ekilecek toprağın sulandırılması. * Nem, rutubet. * Nemli (toprak). |
gönenç | * Bolluk, rahatlık ve varlık içinde iyi yaşama, refah. |
gönençli | * Gönenci, iyi bir hayatı olan, müreffeh. |
gönendirilme | * Göndermek işi. |
gönendirilmek | * Mutluluğa kavuşturulmak. |
gönendirme | * Gönendirmek işi. |
gönendirmek | * Mutluluğa, esenliğe, huzura kavuşturmak, sevindirmek, abat etmek. |
gönendirtme | * Gönendirtmek işi. |
Kategoriler