gönendirtmek | * Mutluluğa, huzura kavuşmasını sağlamak. |
gönenme | * Gönenmek işi. |
gönenmek | * Mutlu, mesut olmak, rahat bir hayat sürmek, sevinç duymak, sevinmek, abat olmak. |
gönlü akmak | * birine karşı güçlü sevgi duymak. |
gönlü bol | * Yeterli imkânlardan yoksun olmasına karşılık cömert, eli açık davranmak isteyen. |
gönlü bulanmak | * kusacak gibi olmak. * kuşkulanmak. |
gönlü çekmek | * imrenip istemek. |
gönlü çelinmek | * güzel sözlere aldanmak, kapılmak. |
gönlü çökmek | * yaşama gücü azalmak, ruhî dengesi bozulmak. |
gönlü gani | * Cömert ve gözü tok, gani gönüllü. |
gönlü ile oynamak | * birini sever görünüp eğlenmek. |
gönlü kalmak | * isteyip de edinemediği bir şeyi istemekten vazgeçmemek. * gücenmek. |
gönlü kanmak | * bir işle ilgili kaygısıkalmamak, mutmain olmak, müsterih olmak. |
gönlü kara | * Başkalarının kötülüğünü isteyen. |
gönlü kararmak | * dünya zevklerine karşı isteği kalmamak. |
gönlü kaymak | * sevmeye eğimli olmak. |
gönlü kırılmak | * üzülmek, incinmek, yerinmek. |
gönlü olmak | * sevip istemek. |
gönlü olmak | * razı olmak. |
gönlü razı olmamak | * hiç istememek. |
gönlü takılmak | * bir şeye karşı ilgi duymak. * aşk ile sevmeye başlamak. |
gönlü tok | * Zorunlu ihtiyaçlarıkarşılanınca bununla yetinen, fazla mal ve para istemeyen, müstağni. |
gönlü varmamak | * istek duymamak, istememek, çekinmek. |
gönlü yaralı | * âşık, tutkun, aşkıkarşılık görmeyen. |
gönlü zengin | * İmkânlarıölçüsünde para ve malınıesirgemeden veren. |
gönlünce | * Dileğine uygun. |
gönlünde kalmak | * çok istediği hâlde ulaşamamak, elde edememek. |
gönlünden geçirmek (veya geçmek) | * bir şeyin olmasınıveya bir şey yapmayı istemek; düşünmek. |
gönlünden kopmak | * kendiliğinden birdenbire vermek. |
gönlüne doğmak | * içine doğmak, sezmek, hissetmek. |
gönlüne dokunmak | * üzülmek, rahatsızlık duymak. |
gönlüne göre | * dileğine göre, isteğine uygun olarak. |
gönlünü çelmek | * kandırmak, yola getirmek, aşkınıkazanmak. * kendi yanına çekmek, sempatisini kazanmak. |
gönlünü düşürmek | * âşık olmak, sevdalanmak. |
gönlünü etmek (veya yapmak) | * birini razıve hoşnut etmek. |
gönlünü hoşetmek | * birinin dileğini yerine getirerek onu sevindirmek. |
gönlünü kaptırmak | * âşık olmak. |
gönlünü karartmak | * yaşamaya karşısevgi ve isteğini azaltmak. |
gönlünü pazara çıkarmak | * sevmek için kendine yakışanıseçmeyip rastgele birini sevmek. |
gönlünü serin tutmak | * sakin, soğukkanlı olmak, hemen heyecanlanmamak. |
gönlünü söndürmek | * küstürmek, kırmak, incitmek. |
gönlünü yaralamak | * incitmek, kırmak, üzmek. |
gönlünün dümeni bozuk | * isteklerinde, özellikle gönül işlerinde tutarlılık göstermeyen, sık sık istek değiştiren. |
gönül | * Sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağı. * İstek, arzu. |
gönül (veya kalp) kırmak (veya yıkmak) | * birini çok üzecek bir davranışta bulunmak, gücendirmek. |
gönül açmak | * insanın iç sıkıntısını gidermek, iç açmak. |
gönül akıtmak | * âşık olmak, sevmek. |
gönül almak (veya gönlünü almak) | * sevindirmek. * kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnut etmek. |
gönül avcısı | * Geçici aşklar arkasında koşan kimse, çapkın. |
gönül avlamak | * huyunu suyunu yakından bilerek olumlu davranışta bulunmak, tavlamak. |
Kategoriler