gamet | * Erkek veya dişi üreme hücresi. |
gametli | * Gameti olan, gamet oluşturan. |
gamlanma | * Gamlanmak işi. |
gamlanmak | * Tasalanmak, üzüntü duymak, kaygılanmak. |
gamlı | * Kaygılı, tasalı. * Sıkıntıveya üzüntü veren. |
gamlılık | * Gamlı olma durumu. |
gamma | * Bkz. gama. |
gammaz | * Söz getirip götüren, arkadan çekiştiren, ara bozucu, fitneci, kovcu. |
gammazlama | * Gammazlamak işi, kovlama. |
gammazlamak | * Birinin yaptığı işi, söylediği sözü yermek, kötülemek, birisini yerip çekiştirmek, kovlamak. |
gammazlanma | * Gammazlanmak işi. |
gammazlanmak | * Gammazlamak işi yapılmak, kovlanmak. |
gammazlık | * Gammazın işi, fitnecilik, kovculuk. |
gamsele | * Geçirmez kauçuklu yağmurluk. |
gamsız | * Üzüntüsü olmayan. * Olaylarıkendine dert etmeden geçiştiren, aldırışetmeyen, tasasız. |
gamsızlık | * Gamsız olma durumu, tasasızlık. |
gamze | * Bazı insanların çenelerinde, yanaklarında doğal olarak bulunan veya güldükleri zaman görülen küçük çukur. * Yan bakış, göz süzme, sitemli bakma. |
-gan / -gen; -kan / -ken | * Fiillerden sıfat türeten ek: sıkıl-gan, üşen-gen, çalış-kan, dövüş-ken vb. |
Ganalı | * BatıAfrika’daki Gana’da yaşayan veya Gana halkından olan kimse. |
gang | * Bir maden cevherini, bir değerli taşısaran değersiz madde. * Maden cevher damarının işletilemeyen değersiz bölümü. |
gangama teknesi | * Dibi tarayarak sünger avcılığında kullanılan tekne türü. |
gangliyon | * Sinirlerde ve lenf damarlarında yer yer ortaya çıkan yuvarlak şişlik. * Merkezî sinir sistemi dışında bulunan hücre gövdelerinin oluşturduğu kitle. |
gangster | * Yasa dışı işler yapan çete üyesi. * Herhangi bir çıkar için her türlü kötülüğü yapan kimse. |
gangsterlik | * Gangster olma durumu. |
gani | * Zengin, varlıklı. * Bol. |
gani gani | * Bol bol. |
gani gönüllü | * Cömert, eli açık. |
ganimet | * Savaşta düşmandan zorla ele geçirilen mal. * Bir rastlantısonucu ele geçen kazanç veya imkân. * Yağma sonrasında elde kalan mal, çalıntı. |
ganyan | * At yarışlarında birinciliği kazanan (at). * Bu at için alınan bilet. |
ganyan oynamak | * bir at yarışında resmî programda yer alan atın numarasınıtaşıyan bileti alarak onun birinci gelmesi tahmini üzerine para yatırmak. |
gar | * Yolcu ve eşya ulaşımını sağlamak için demir yolu ile ilgili birçok kuruluşun bulunduğu yer. |
garabet | * Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık. |
garaip | * Görülmemiş, şaşılacak şeyler, işitilmemişolaylar. |
garaj | * Otomobil, vagon gibi taşıtların konulduğu üstü örtülü yer. * Otomobillerin bakım ve onarımının yapıldığıyer. * Şehirler arasıyolcu otobüslerine hareket ve varışnoktası olarak belediyelerce ayrılan yer, otogar. |
garajcı | * Otomobil, otobüs gibi taşıtları belli bir süre barındıracak kapalıyer sağlayan, gereğinde bakım ve onarımlarınıyaptıran işletmeci. |
garamî | * Düşünceden çok, canlıduygulara ve aşka dayanan (sanat eseri). |
garanti | * Güvence, inanca, teminat. * Kesinlikle, kesin olarak, ne olursa olsun. |
garanti etmek | * o şeyle ilgili olarak güvence vermek. * bir işin gerçekleşmesi için gerekli önlemleri almak. |
garanti vermek | * güvence altına almak. |
garantileme | * Garantilemek işi. |
garantilemek | * Bir işin gerçekleşmesi için gereken önlemleri almak, sağlama bağlamak. |
garantili | * Garantisi olan, güvenceli. |
garantisiz | * Garantisi olmayan, güvencesiz. |
garantör | * Güvence veren ve bunun gerçekleşmesini gözeten ve denetleyen kimse, kuruluşveya devlet. |
garaz | * Hedef, amaç, maksat. * Birine karşı güdülen kötülük etme isteği, kin, düşmanlık. |
garaz (veya garez) bağlamak | * birine karşıdüşmanlık beslemek. |
garazı(veya garezi) olmak | * birine karşıkötülük, kin beslemek. |
garazkâr | * Garaz bağlayan. |
garazkârlık | * Garaz bağlama durumu. |
garazlı | * Düşmanlık besleyen, kin güden, garazı olan. |
Kategoriler