Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 5

garazsız * Düşmanlık beslemeyen, garazı olmayan.
garazsız ivazsız * Hiçbir gizli maksat gütmeden.
garbî * Batıyönünde olan, batı ile ilgili, batıya özgü olan; batı.
garç gurç * Birbirine sürtünen nesnelerin çıkardığıses.
garç gurç etmek * garç gurç diye ses çıkarmak.
gard * Eskrim, boks gibi oyunlarda korunma için alınan durum.
gardenparti * Bir bahçede veya parkta yapılan davet.
gardenya * Kök boyası gillerden, sıcak bölgelerde yetişen bir ağaç veya ağaççık cinsi (Gardenia).
* Bu ağaççığın güzel kokulu çiçeği.
gardıfren * Trenlerde vagon frenlerini işleten kimse.
gardırop * Giysi dolabıveya yeri.
* Bir kişinin sahip olduğu bütün giysileri, giysi takımları.
gardıropçu * Giydirici.
gardiyan * Ceza evlerinde düzeni, tutukluların yasalara uygun biçimde davranmalarını sağlamakla görevli kimse.
gardiyanlık * Gardiyan olma durumu veya gardiyanın görevi.
garez * Bkz. garaz.
gargar * Süzgeçli testi.
gargara * Yutmadan, su veya başka bir sıvı ile ağzıveya boğazıçalkalama işi.
* Bu maksatla kullanılan ilâçlısıvı.
gargara yapmak * bir sıvı ile ağzıveya boğazıçalkalamak.
gargaraya getirmek * gürültüye, karışıklığa boğarak bir sözün veya bir işin etkisini azaltmak, dağıtmak, dikkatten kaçırmak.
gariban * Kimsesiz, zavallı, garip.
garibanlık * Gariban olma durumu.
garibe * Şaşılacak şey, yadırganacak şey.
garibine gitmek * yadırgamak, şaşırmak.
garip * Kimsesiz, zavallı.
* Yabancı, gurbette yaşayan, elgin.
* Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf.
* Dokunaklı, hüzün veren.
* Şaşılacak bir şey karşısında söylenir.
garip bulmak * yadırgayarak karşılamak, tuhaf ve anlaşılmaz olarak nitelemek.
garip garip * Zavallı, şaşkın bir biçimde.
garip kuşun yuvasınıAllah yapar * garip ve kimsesiz kişiye Tanrıyardım eder.
garipleşme * Garipleşmek işi.
garipleşmek * Garip bir duruma gelmek.
gariplik * Garip olma durumu, garabet.
gariplik basmak * yalnızlık çökmek.
garipseme * Garipsemek işi.
garipsemek * Kendini gurbette veya kimsesiz gibi düşünerek içlenmek.
* Bir şeyi garip, tuhaf ve uygunsuz bulmak, alışamamak, yadırgamak.
gark * (suya) Batma, batırma; boğulma.
gark etmek * batırmak, boğmak.
* birine bir şeyi bol bol vermek.
gark olmak * gömülmek, batmak.
* bir şeyden bol miktarda olmak.
garni * Herhangi bir yiyecek bölümü bulunmayan otel.
garnitür * Herhangi bir şeyi ona uygun nitelikte tamamlayan nesne.
* Giyecekleri süslemek için eklenen şey, süs.
* Et veya balık gibi asıl yemeğin yanına süslemek veya tamamlamak için eklenen sebze, patates gibi
yiyecekler.
garnitürlü * Garnitürü olan.
garnizon * Bir şehri savunan veya yalnız orada bulunan askerî birlikler.
* Askerî birliklerin bulunduğu yer.
garoz * Palamut ve toriğin iç organları.
garp * Batı.
garpçı * Batıkültür ve medeniyetinden yana olan.
garpçılık * Batıyanlısı olma durumu.
garpkârî * Batıörneklerine benzer, Batıyapısı.
garplı * Batılı.
garplılaşma * Batılılaşma.
garplılaşmak * Batılılaşmak.
garplılaştırma * Batılılaştırma.
garplılaştırmak * Batılılaştırmak.
garplılık * Batılı olma durumu, batılılık.

Bir yanıt yazın