Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 52

greyfurt * Turunçgillerden sıcak bölgelerde yetişen bir meyve ağacı(Citrus decumana).
* Bu ağacın kanarya sarısırenginde, tadıacımsımeyvesi, altıntop.
gri * Kül rengi, boz.
gril * Izgara.
grip * Yorgunluk, kırıklık, kas ağrılarıve ateşle beliren, bulaşıcı, salgın hastalık, paçavra hastalığı, enflüanza.
gripli * Grip hastalığına yakalanmışkimse.
grizu * Normal sıcaklık ve basınçta kömür ocaklarında açığa çıkan ve büyük bölümü saf metandan oluşan, kolayca
tutuşabilen gaz.
grizumetre * Bkz. grizuölçer.
grizuölçer * Maden ocaklarında havanın grizu oranınıölçmeye yarayan cihaz, grizumetre.
grosa * On iki düzine.
groston * Bir geminin kullanılan bölümünün ton birimi cinsinden karşılığı.
grostonluk * Herhangi bir groston ölçüsünde olan.
grotesk * Eski ÇağRoma yapılarında bulunan tuhaf, gülünç figürlerden oluşmuşsüsleme üslûbu.
* Kaba gülünçlüklerden, tuhaf ve olmayacak şakalaşmalardan yararlanan, karşıt görüntüleri, bağdaşmaz
durumlarışaşırtıcı biçimde birleştiren güldürü biçimi.
grup * Aynıyerde bulunan kimse ve nesneler bütünü, küme, öbek.
* Görüşleri, çıkarları bir olan kimseler bütünü.
* Ortak özellikleri olan varlıklar, nesneler bütünü.
* Çeşitli sınıf veya birliklere bağlıelemanların, belirli bir taktik görevi gerçekleştirmek üzere, tek komutanın
emri altında birleştirilmesinden oluşan kıta topluluğu.
grup grup * Birden fazla kişi veya nesnenin oluşturduğu küme, öbek öbek, posta posta.
grup mobilya * Benzer yapıve görünüşteki elemanların kendi aralarında üst üste veya yan yana konulmasıyla elde edilen
bir sistem mobilya.
gruplandırma * Gruplandırmak işi.
gruplandırmak * Gruplara ayırmak.
* Dağınık olan şeyleri toplayarak grup oluşturmak.
gruplanma * Gruplanmak işi veya durumu.
gruplanmak * Grup grup olarak bulunmak.
gruplaşma * Gruplaşmak işi.
gruplaşmak * Grup oluşturmak, gruplara ayrılmak.
-gu * Bkz. -gi / -gi, -gu / -gü.
guano * Özellikle deniz kuşlarının pisliklerinin bir yerde uzun süreden beri birikip yığılmasıyla oluşan, azot ve
fosfat bakımından zengin, gübre olarak kullanılan madde.
guarani * Paraguay para birimi.
guaş * Bir çeşit zamklı, mat sulu boya.
* Bu boya ile yapılan resim.
Guatemalâlı * Guatemalâ halkından olan kimse.
guatr * Boyundaki kalkan bezinin aşırı büyümesiyle beliren hastalık, guşa, cedre.
gudde * Bez, beze.
gudubet * Yüzüne bakılmayacak kadar sevimsiz ve çirkin.
gudubetlik * Gudubet olma durumu.
gufran * Yarlı gama.
gugu çiçeği * Bkz. hüsnüyusuf.
guguk * Gugukgillerden, genellikle Avrupa’da yaşayan, dişileri başka kuşların yuvasına yumurtlayarak yavrularının
bakım işini onlara gördüren, sırtı gri, karnıkahverengi beyaz çizgili, 35 cm boyunda, böcekçil bir kuş(Cuculus
canorus).
* Birisiyle eğlenmek ve onu kızdırmak için çocukların bu biçimde çıkardıklarıses.
guguk gibi kalmak (veya oturmak) * tek başına kalmak veya oturmak.
guguk yapmak * birine guguk diye haykırmak.
gugukgiller * Omurgalıhayvanların, kuşlar sınıfının bir familyası.
guguklu * Guguklu saatin kısa söylenişi.
guguklu saat * Saat başlarınıve buçukları bir guguk kuşunun açılan küçük kapıdan veya pencereden çıkmasıve ötmesiyle
bildiren saat.
gulaş * Etli, salçalı bir Macar yemeği.
gulden * Florin.
gulet * İki direkli yelkenli bir savaşgemisi türü.
gulgule * Gürültü, şamata.
gulu gulu * Hindinin çıkardığıses.
gulyabani * Karanlık ve ıssız yerlerde, insanın gördüğünü sandığıkorkunç hayalet.
-gun * Bkz. -gın / -gin, -gun / -gün.
gurbet * Doğup yaşanılmışolan yerden uzak yer.
gurbet acısı * doğup yaşanılan yerden uzak olmanın verdiği üzüntü, sıkıntı.
gurbet çekmek * doğup yaşadığıyerleri özlemek.
gurbet eli * Bir kimsenin doğup büyüdüğü yerden başka yer.
gurbetçi * Gurbete çıkan, geçimini gurbette kazanan kimse.

Bir yanıt yazın