güce sarmak | * bir işgüç bir duruma gelmek, güçleşmek. |
gücendirici | * Gücendiren, gönül kıran, inciten (biçimde). |
gücendirme | * Gücendirmek işi. |
gücendirmek | * Gücenmesine yol açmak, gönlünü kırmak, incitmek. |
gücenik | * Gücenmiş, kırılmış, incinmiş, küskün. |
güceniklik | * Gücenik olma durumu. |
gücenilme | * Gücenilmek işi veya durumu. |
gücenilmek | * Gücenmek işine konu olmak, herhangi bir kimseye gücenmek. |
güceniş | * Gücenmek işi veya biçimi. |
gücenme | * Gücenmek işi. |
gücenmek | * Birinin beklenilmeyen bir davranışıveya sözü karşısında kırgınlık duymak, üzülmek. |
gücü | * Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı. |
gücü gücüne | * Zorla, zorlayarak, güçlükle. |
gücü gücüne yetmek (veya yetmemek) | * zorlukla. * eldeki imkânlarla, ancak altından kalkabilmek, üstesinden gelebilmek. |
gücü ipliği | * Dokumada kullanılan sağlam, kalın iplik. |
gücük | * Kısa, bodur, gelişmemiş, güdük. * Kuyruksuz, kuyruğu kesik (hayvan). * Ağaç direklerin hazırlanmasısırasında arta kalan kısa parça. |
gücük ay | * Şubat ayı. |
gücümseme | * Gücümsemek işi veya durumu. |
gücümsemek | * Bir şeyin yapılmasını güç görmek, bir işi isteksiz yapmak. |
gücün | * Dara dar. * Güçlükle, ancak, zorla. |
gücüne gitmek | * gönlü kırılmak, onuruna dokunmak. |
gücüne koşmak | * bir sorunun kolay çözümü varken onu güçleştirmek. |
güç | * Ağır ve yorucu emekle yapılan, müşkül. * Yapılmasızor, çetin. * Zorlukla. |
güç | * Fizik, düşünce ve ahlâk yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet. * Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. * Sınırsız, mutlak nitelik. * Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik. * Birim zamanda yapılan iş. * Bir cihazın, bir mekanizmanın işyapabilme niteliği. * Siyasî, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet. * Bir ulusun, bir ordunun vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli. * Yeterliğini ve güvenilirliğini kanıtlamışkimse. * Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. * Bir toprağın verimlilik yeteneği. |
-güç | * Bkz. -gıç/, -giç, -guç/ -güç. |
güç beğenir | * her şeyden hoşlanmayan, zorlukla karar veren, müşkülpesent. |
güç belâ | * Zorlukla, güçlük çekerek. |
güç birliği | * Mevcut maddî ve manevî imkânları bir araya toplamak, güçleri birleştirme. |
güç gelmek | * bir şeyin yapılmasında zorluk ve sıkıntı ile karşılaşmak. |
güç kaynağı | * Enerji kaynağı. |
güç mevkide kalmak | * içinden çıkılmasızor bir durumda bulunmak. |
güçlendirici | * Güç veren, güç katan. |
güçlendirilme | * Güçlendirilemek işi. |
güçlendirilmek | * Güçlü duruma getirilmek, güç kazanmasısağlanılmak. |
güçlendirme | * Güçlendirmek işi. |
güçlendirmek | * Güçlü duruma getirmek, güç kazanmasını sağlamak. |
güçleniş | * Güçlenmek işi veya biçimi. |
güçlenme | * Güçlenmek işi. |
güçlenmek | * Güçlü duruma gelmek. |
güçleşme | * Güçleşmek işi. |
güçleşmek | * Güç duruma gelmek, zorlaşmak. |
güçleştirme | * Güçleştirmek işi. |
güçleştirmek | * Güç duruma getirmek. |
güçlü | * Gücü olan. * Etkisi, önemi büyük olan, forslu. * Nitelikleri ile etki yaratan, etkili. * Şiddeti çok olan. |
güçlü kuvvetli | * Sağlığı, gücü, kuvveti yerinde olan. * Maddî ve manevî bakımlardan gücü, arkası, torpili olan. |
güçlüğü ( veya güçlükleri) yenmek | * bir güçlüğü, zorluğu ortadan kaldırmak. |
güçlük | * Güç olan bir şeyin niteliği, zorluk. * Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat. * Engel. |
güçlük çekmek | * bir işi çok zor yapmak, zor bir durumla karşılaşmak. |
güçlük çıkarmak | * bir şeyin gerçekleşmesini engelleyici sebepler ileri sürmek. |
güçlükle | * Güç, kolay olmayan bir biçimde. |
Kategoriler