Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 55

güçlülük * Güçlü olma durumu.
güçsünme * Güçsünmek işi veya durumu.
güçsünmek * Bir şeyi güç saymak.
güçsüz * Gücü olmayan, âciz.
güçsüz düşmek * gücü yetmemek.
güçsüzce * Güçsüz bir biçimde (olan).
güçsüzlük * Güçsüz olma durumu, güçsüze yakışacak davranış, kuvvetsizlik, aciz, iktidarsızlık.
güdek * Amaçlanan sonuç, güdülen şey.
güdeksiz * Bir amaca dayanmayan, garazsız.
güdeleme * Güdelemek işi.
güdelemek * Ardına düşmek, kovalamak, sürmek.
güderi * Genellikle geyik veya keçi derisinden yapılmışyumuşak ve mat meşin.
* Bu meşinden yapılmış.
güderici * Güderi yapan veya satan kimse.
güdericilik * Güderi deri sanayii ve ticareti.
güderihane * Güderinin yapıldığıyer.
güderileme * Güderilemek işi.
güderilemek * Güderi işlemlerini yapmak.
güdü * Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışıdoğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç,
saik.
* Kaynağıduygulanma değil, akıl olan sebep, saik.
* Bir etkinlik veya işin gizli sebebi.
* Bireyleri bilinçli ve amaçlı işlerde bulunmaya yönelten dürtü veya dürtüler bileşkesi, saik.
güdücü * Gütmek işini yapan kimse.
* Çoban, sığırtmaç.
güdük * Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa.
* Kuyruğu kesik veya kopmuş.
* Yetersiz, sonuç vermemiş.
güdük kalmak * büyüyememek, küçük, bodur kalmak.
* bitmemiş, sonuç vermemişdurumda olmak.
güdükleşme * Güdükleşmek işi.
güdükleşmek * Güdük duruma gelmek.
güdüklük * Güdük olma durumu.
güdülenme * Bireyin, işinin yönünü, gücünü ve öncelik sırasını belirleyen iç veya dışdürtücünün etkisi ile işe geçmesi,
motivasyon.
* Canlıda işe veya öğrenmeye geçme isteği.
güdülme * Güdülmek işi.
güdülmek * Gütmek işi yapılmak.
* (bir kimse veya topluluk) Birinin düşünce ve amacıdoğrultusunda yönetilmek.
güdüm * Yönetmek işi, idare.
* Bilişimde, bir olaylar dizisini, bir süreci veya bir aracıyöneltme ve düzenlemeyle ilgili işlevlerin bütünü.
güdüm bilimi * Canlılarda ve makinelerde kontrol, iletişim ve işleyişi inceleyen bilim, kibernetik, sibernetik.
güdümcü * Güdümcülükten yana olan kimse.
güdümcülük * Bir ülkenin ekonomi, tarım gibi işlerinde tutulan güdümlü yol.
güdümleme * Bir görüş, kanıveya inancı benimsetme çabası.
güdümlemek * Belli bir amaca veya inanca yönlendirmek.
güdümlü * Güdülebilen, yönetilebilir.
* Belirli bir plân veya yönde yürütülen bir amacı, bir eğilimi yansıtan.
güdümlü sanat * Belli bir siyasî ve toplumsal ideoloji doğrultusunda oluşturulan sanat.
güdümlülük * Güdümlü olma durumu.
güfte * Müzik eserlerinin yazılımetni, söz.
güfteci * Güfte yazan kimse, söz yazarı.
güğüm * Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakırdan su kabı.
güherçile * Tarımda gübre, hekimlikte ilâç olarak kullanılan, barut gibi patlayıcımaddeler yapımına yarayan, beyaz
renkte ve ince billûrlar durumunda birleşik bir madde, potasyum nitrat (KNO3).
gül * Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa).
* Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği.
gül gibi * çok iyi, çok güzel.
gül gibi bakmak * geçimini para sıkıntısı olmadan sağlamak.
* iyi, temiz bakmak.
gül gibi geçinmek (veya yaşamak) * çok iyi anlaşmak, geçinmek.
* pek genişolmayan bir imkânla rahat, sıkıntısız yaşamak.
gül rengi * Gül renginde olan.
gül suyu * Gül yağıelde edilmesi sırasında yan ürün olarak elde edilen kokulu ve renksiz sıvı.
gül üstüne gül koklamamak * bir sevgili üstüne bir ikincisini sevmemek.
gül yağcı * Gül yağıçıkaran veya satan kimse.
gül yağcılık * Gül yağıçıkarma veya satma işi.
gül yağı * Güllerin imbikten çekilmesiyle elde edilen gül suyunun üstünde toplanan kokulu yağ.

Bir yanıt yazın