gülücük | * Çocuk gülümsemesi. * Gülümseme, tebessüm. |
gülük | * Hindi. * Sebze yetiştirmek için açılan ocak. |
gülümseme | * Hafifçe gülme, tebessüm. |
gülümsemek | * Güler gibi olmak, hafifçe gülmek. |
gülümser | * Hafifçe gülümseyen, sevimli. |
gülümseyiş | * Gülümsemek işi veya biçimi. |
gülünç | * Alayıüzerine çeken, eğlence konusu olan, güldürücü, tuhaf, komik. |
gülünçleşme | * Gülünçleşmek işi, komikleşme. |
gülünçleşmek | * Gülünç duruma gelmek, komikleşmek. |
gülünçleştirme | * Gülünçleştirmek işi. |
gülünçleştirmek | * Gülünç duruma getirmek. |
gülünçlü | * Güldürücü, eğlendirici özellikleri bulunan (oyun, hikâye, söz). |
gülünçlük | * Gülünç olma durumu, komiklik. |
gülünme | * Gülünmek işi. |
gülünmek | * Gülmek işi yapılmak. * Alay edilmek. |
gülüp geçmek | * umursamamak, aldırışetmemek, üzerinde durmamak. |
gülüp oynamak (veya gülüp söylemek) | * neşeli, sevinçli, keyifli, güzel vakit geçirmek. |
gülüş | * Gülmek işi veya biçimi. |
gülüşme | * Gülüşmek işi. |
gülüşmek | * Karşılıklıveya birlikte gülmek, birlikte şakalaşmak. |
gülüşülme | * Gülüşülmek işi veya durumu. |
gülüşülmek | * Karşılıklıveya birlikte gülünmek. |
gülüt | * Bir skece, revüye veya bir eğlence gösterisine eklenen gülünçlü sözler veya durumlar. |
gülütçü | * Bir skeçte, revüde veya eğlence gösterisinde eklenen sözleri ve durumlarıhazırlayan kimse. |
güm | * Derinden ve patlayıcıyankılı gürültü. |
güm güm | * Yankılı gürültü sesinin tekrarlandığınıanlatır. |
güm güm atmak | * heyecanla vurmak. |
güm güm etmek | * derinden yankılıses olmak, ses çıkmak. |
gümbedek | * Gümbürdeyerek. * Beklenmedik bir zamanda, birdenbire. |
gümbür gümbür | * Büyük bir gürültü ile. |
gümbürdeme | * Gümbürdemek işi. |
gümbürdemek | * Gümbür diye ses çıkarmak. * (insan için) Ölmek, gümleyip gitmek. |
gümbürdetme | * Gümbürdetmek işi. |
gümbürdetmek | * Gümbürdemesine yol açmak. |
gümbürdeyiş | * Gümbürdemek işi veya biçimi. |
gümbürtü | * Gümbürdeme sesi, gürültü. |
gümbürtülü | * Gümbürtü sesi çıkaran. |
güme | * Avcıkulübesi. * Bostanda yapılan bekçi kulübesi. |
güme gitmek | * boşa gitmek, boşyere yok olmak. * (insan için) boşu boşuna ölmek, hiç uğruna ölmek. * değeri anlaşılmadan yitip gitmek. |
gümeç | * Bal peteğini oluşturan altıköşeli gözeneklerden her biri. |
gümeç balı | * Gümeciyle birlikte bulunan süzülmemiş bal. |
gümele | * Bkz. güme. |
gümleme | * Gümlemek işi. |
gümlemek | * Güm diye ses çıkarmak. * Sınıfta kalmak. |
gümletme | * Gümletmek işi. |
gümletmek | * Hızla vurmak veya çarpmak. |
gümleyip gitmek | * beklenmedik bir zamanda ansızın ölmek. |
gümrah | * (su, saç, ses gibi bir yerden çıkan şeyler için) Bol, sık, çok, gür. |
gümrahlık | * Gümrah olma durumu, bolluk, sıklık, gürlük. |
gümrük | * Bir ülkeye giren veya bir ülkeden çıkan mal ve eşya üzerinden alınan vergi. * Bir verginin alınması işlemiyle uğraşan devlet kuruluşu. * Bir ülkenin girişve çıkışında gümrük denetim ve gözetiminin yapıldığıyer. |
Kategoriler