Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 59

gün çiçeği * Ayçiçeği, günebakan, gündöndü.
gün dikilmesi * tam öğle vakti, zeval.
gün dikilmesi * Tam öğle vakti, zeval.
gün doğmadan kimliği söylenmez * bir işiyice belli olmadan sonucu hakkında yargıyürütülemez. Yarın ne gibi durumlar veya olaylar
çıkacağınıkimse bilmez.
gün doğmadan neler doğar * beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânıvardır.
gün doğmak * sabah olmak.
gün doğmak * isteklerini gerçekleştirmek için iyi bir duruma erişmek veya eline olağanüstü bir fırsat geçmek.
gün doğusu * Doğu.
* Doğudan esen rüzgâr.
gün dönümü * Gündüz ile gecenin eşit olduğu gün.
gün durumu * Güneşin açılımının en çok olduğu gün.
gün geçmek * güneşçarpmak.
gün gibi açık * çok açık, çok belli.
gün görmek * esenlik, bolluk, mutluluk içinde yaşamak.
gün görmemek * sıkıntı içinde yaşamak.
gün görmez * hiç güneş ışığı almaz (yer).
gün görmüş * iyi yaşamış.
* birçok hayat tecrübesi bulunan (kimse).
gün günden * günden güne, her gün biraz daha, giderek.
gün güne uymaz * bir günün işleri, durumları, şartları başka bir gününkine uymaz.
gün ışığına çıkmak * açıklığa kavuşmak, aydınlanmak.
gün kavuşmak * güneş batmak, akşam olmak.
gün koymak * yapılacak bir işiçin gün tespit etmek, belirlemek.
gün merkezli * Güneş’in merkezine bağlı olan, Güneş’in merkezinden bakıldığıvar sayılarak ölçülen (bir yıldızın
koordinatları).
gün meselesi * her an mümkün, sürekli gerçekleşebilecek durumda.
gün ola harman ola * bir gün onun da zamanı gelir.
gün olur yılı besler, yıl olur günü beslemez * ticarette kazanç, günü gününe uymaz.
gün ortası * Öğle, öğle vakti.
gün tutulması * Bkz. güneştutulması.
gün yağmuru * Güneşçıkmışken yağan iri damlalıyağmur.
gün yapmak * (çoğunlukla ev hanımları) ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak.
gün yayı * Güneşin gök küresinde bir gün boyunca çizdiği çemberin ufuk üstünde kalan parçası.
gün yeli * Doğu rüzgârı.
günah * Dince suç sayılan işveya davranış.
* Acımaya yol açacak kötü davranış, yazık.
* (bazıdeyimlerde) Sorumluluk, vebal.
* Kabahat, hafif suç.
günah benden gitti (veya gitsin) * “ben görevimi yaptım, bundan sonrası için sorumluluk kabul etmem” anlamında kullanılan söz.
günah çıkarmak * (Hristiyanlarda) Tanrı’nın bağışlaması için papaza gidip işlediği günahlarıanlatmak.
* kötü davranışlarını, suçlarınıaçıklamak, anlatmak.
günah işlemek * günah sayılan davranışta bulunmak.
günah keçisi * Sürekli suçlanan, her gelenin öfkesini ondan çıkardığıkimse.
günah olmak * yazık olmak.
günaha girmek * dince suç sayılan bir işyapmak.
günaha sokmak * günah işlemesine yol açmak.
günahı(veya vebali) boynuna * ben karışmam, sorumluluk sana (veya ona) düşer.
günahıkadar sevmemek * hiç sevmemek, nefret etmek.
günahına girmek (veya günahınıalmak) * birisi için haksız olarak kötü düşünmek, kuşkulanmak; iftira etmek.
günahını çekmek * birinin yaptığıveya birine karşıyapılan kötülüğün cezasını görmek.
günahınıvermez * çok cimri.
günahkâr * Günah işlemiş, günahlı.
günahkârlık * Günahkâr olma durumu.
günahlı * Günahı olan.
günahsız * Günahıveya suçu olmayan.
günahsızlık * Günahsız olma durumu.
günâşık * Ayçiçeği.

Bir yanıt yazın