Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 6

garson * Lokanta, otel, pastahane, kahvehane gibi yerlerde müşterilere hizmet eden kimse.
garsoniyer * Bazıerkeklerin, kendi konutlarından ayrı olarak evlilik dışı ilişkiler için tuttuklarıözel konut.
garsonluk * Garson olma durumu.
* Garsonun görevi.
gaseyan * İç bulantısı.
* Kusma.
gaseyan etmek * kusmak.
gasıp * Zorla alan.
gasil * Ölü yıkama.
gasletme * Gasletmek işi.
gasletmek * (ölüyü) Yıkamak.
gasp * Bir malısahibinin izni ve haberi olmadan zorla ve hile ile alma.
gaspetme * Gaspetmek işi veya biçimi.
gaspetmek * Zorla, izinsiz almak.
gassal * Ölü yıkayıcısı.
gastrit * Mide iltihabı.
gastroenterolog * Sindirim sistemi hastalıklarıhekimi, sindirim bilimci.
gastroentoroloji * Tı bbın sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen dalı, sindirim bilimi.
* Hastahanelerde sindirim organlarıhastalıklarının incelendiği, tedavi edildiği bölüm.
gastronom * Damak zevki olan, ağzının tadını bilen, iyi yemekten anlayan kimse.
gastronomi * İyi yemek merakı.
* Sağlığa uygun, iyi düzenlenmiş, hoşve lezzetli mutfak; yemek düzeni ve sistemi.
gastroskop * Yutma borusu, mide ve on iki parmak bağırsağının gözle görülmesini sağlayan, hastaya ağız yolu ile
uygulanan fiberoptik alet.
gastroskopi * Gastroskopla yapılan muayene.
gastrulâ * Yumurta hücresi oğulcuk durumuna gelirken blâstulanın bir noktasından çukurlaşarak iç içe geçmişiki
hücre katmanı biçimine girme evresi.
gaşiy * Kendinden geçme, esrime.
gaşyolma * Gaşyolmak işi veya durumu.
gaşyolmak * Kendinden geçmek, esrimek.
gato * Pasta, çörek.
gauss * Manyetik alanın şiddet birimi. Kısaltması g.
gavot * Bir tür eski Fransız halk dansı.
gâvur * Müslüman olmayan kimse, Hristiyan.
* Dinsiz kimse.
* Merhametsiz, acımasız, inatçı.
gâvur etmek * boşuna harcamak, yerinde harcamamışolmak, işe yaramaz duruma getirmek.
gâvur eziyeti * Bile bile verilen zahmet, eziyetli iş.
gâvur icadı * Batıyapısıteknik eşyaya eskiden tutucu çevrelerin verdiği ad.
gâvur inadı * Yumuşatılamayan, yok edilemeyen inat.
gâvur inadıtutmak * iyiden iyiye inatlaşmaya başlamak.
gâvur olmak * Hristiyan olmak.
* boşuna harcanmak.
gâvur orucu gibi uzamak * bir işgereğinden çok sürmek.
gâvur ölüsü gibi * çok ağır ve hantal.
gâvura kızıp oruç yemek (veya bozmak) * başkasına kızıp kendine zararlı olan bir işyapmak.
gâvurca * Batılıların konuştuğu yabancıdillerden herhangi biri.
* Acımasız, insafsızca.
gâvurcasına * Hiç acımaksızın, insafsızcasına.
gâvurlaşma * Gâvurlaşmak işi.
gâvurlaşmak * Gâvur olmak.
* Acımasız davranmaya başlamak.
gâvurluk * Gâvur olma durumu, dinsizlik.
* Acımasızlık, insafsızlık, gaddarlık.
gâvurluk etmek * acımasız, insafsız davranışta bulunmak, gaddarlık etmek.
gayakol * Peygamber ağacıreçinesinden çıkarılan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı.
gaybubet * Bulunmayış, yokluk.
gaybubet etmek * ortada görülmez olmak.
gaybubetinde * bulunmadığısırada, yokluğunda.
gayda * Üfleme düdüğü olan tulumlu bir çalgı.
gaydacı * Gayda çalan veya yapıp satan kimse.
gaye * Amaç, hedef.

Bir yanıt yazın