Kategoriler
G SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük G Sayfa 63

güreşçi * Güreşyapan, güreşen kimse, pehlivan.
güreşçi köprüsü * Vücudun, sırt yere dönük, avuçlar ve tabanlarda yay biçiminde dayalı bulunduğu durum.
güreşçilik * Güreşle uğraşan spor dalı, pehlivanlık.
güreşilme * Güreşilmek işi veya durumu.
güreşilmek * Güreşyapılmak.
güreşme * Güreşmek işi.
güreşmek * (iki kişi) Türlü oyunlarla birbirinin sırtınıyere getirmeye çalışmak.
güreştirme * Güreştirmek işi.
güreştirmek * Güreşyaptırmak.
gürgen * Gürgengillerden, Karadeniz kıyılarındaki ormanlarımızda çok yetişen, kerestesi beğenilen bir ağaç
(Carpinus betulus).
gürgengiller * İki çeneklilerden, çiçek durumlarıtırtılsı; gürgen, huş, fındık, kızılağaç gibi kerestelik ağaçları içine alan bir
familya.
gürlek * Çağlayan.
gürleme * Gürlemek işi.
gürlemek * Kalın ve gür ses çıkarmak.
* Beklenmedik bir zamanda ansızın ölmek.
gürleşme * Gürleşmek işi.
gürleşmek * Gür bir duruma gelmek.
gürleyiş * Gürlemek işi veya biçimi.
gürlük * Gür olma durumu.
* Verimlilik, feyiz.
güruh * Değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, derinti, sürü.
gürül gürül * Bol ve gür çıkan veya akan şeylerin sesini anlatır.
gürüldeme * Gürüldemek işi.
gürüldemek * Çok hızlıve gürültülü ses çıkarmak.
gürültü * Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata.
* Birçok kişinin karıştığıkavga, karışıklık veya tartışma.
gürültü bastırmak * gürültüden daha çok güçlü ses çıkarıp onu etkisizleştirmek.
gürültü çıkarmak (etmek, koparmak veya yapmak) * düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak.
* kavga, karışıklık, tartışma çıkarmak.
gürültü çıkmak * kavga, tartışma karışıklık olmak.
gürültü patırtı * Kavga, gürültü.
gürültücü * Gürültü yapan veya gürültü çıkaran (kimse), velveleci.
gürültülü * Gürültüsü olan.
* Karışık olaylarla dolu.
gürültülü patırtılı * Çok gürültülü ve karışık.
gürültüsüz * Gürültüsü olmayan.
* Kimseyi tedirgin etmeyen veya kimsenin dikkatini çekmeyen.
gürültüsüzce * Gürültü yapmayarak, tedirginlik çıkarmayarak.
gürültüye (veya patırtıya pabuç bırakmamak) * korkutmalara aldırışetmeyip dilediği gibi davranmak.
gürültüye (veya patırtıya vermek) * gereksiz bir telâşa düşürmek.
gürültüye gelmek * (bir iş, bir düşünce vb.) telâşve karışıklığa rastlayarak ilgi çekmemek, üzerinde durulmamak.
gürültüye getirmek (veya boğmak) * (bir işi, bir düşünceyi) telâşve karışıklık yüzünden ilgi çekmez duruma getirmek.
* söz kalabalığından, karışıklıktan yararlanarak istediğini elde etmek.
gürültüye gitmek * telâşve karışıklığa rastlayarak değeri anlaşılmayıp unutulmak.
gürz * Silâh olarak kullanılan ağır topuz.
gütaperka * Sumatra’da ve çevresindeki adalarda yetişen büyük bir cins ağaçtan elde edilen, kablo yapımında kullanılan,
kauçuğa benzer, zamklı bir madde.
gütme * Gütmek işi.
gütmek * Hayvan veya hayvan sürüsünü önüne katıp otlatarak sürmek.
* Bir düşünceyi, bir duyguyu veya bir ilkeyi gerçekleştirmeye çalışmak.
* Bir kimseyi, bir topluluğu kendi düşünce ve amacıdoğrultusunda yönetmek, sevk ve idare etmek.
güttüğüm domuzu bana öğretme * yıllardır tanıdığım bir kimsenin huylarınıda bilirim.
güve * Kurtçuğu deri, yapağı, yünlü kumaşve dokuma yiyen pul kanatlılardan bir böcek (Tine pellionella).
güveç * İçinde yemek pişirilen toprak kap.
* Bu kapta pişirilen yemek.
güvelâ * Açık yeşil, maviye çalar göz rengi.
güvelenme * Güvelenmek işi.
güvelenmek * Güve tarafından yenilmek.
güvem eriği * Bkz. akdiken.
güven * Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, itimat.
* Yüreklilik, cesaret.
güven beslemek * güven duymak, inanmak, itimat etmek.

Bir yanıt yazın