güveyi olmadık, ama kapıdışında bekledik | * bir konuyu iyi bilmeyen ama yabancısıda olmayan kimseler tarafından kullanılır. |
güveylik | * Güvey olma durumu, damatlık. * Güvey için alınmış, yapılmışgiysi, armağan. * Güvey iken kullanılan veya yapılan. |
güvez | * Mora çalan kırmızı. |
güya | * Sözde, sanki. |
güz | * (kuzey yarım küre için) Eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, sonbahar. * Eylül 22 ile Aralık 21 arasındaki mevsim. |
güz çiğdemi | * Acıçiğdem. |
güz dönemi | * Güz ayları. * Eğitim öğretimde ilk yarıyıl. |
güz noktası | * Güzün, gün-tün eşitliği anında güneşin gök ekvatoru çizgisi üzerinde bulunduğu nokta. |
güzaf | * Boş, anlamsız, beyhude (söz). |
güzel | * Biçimindeki uyum ve ölçülerindeki denge ile hoşa giderek hayranlık uyandıran. * İyi; hoş. * Beklenene uygun düşen ve başarıdüşüncesi uyandıran. * Soyluluk ve ahlâkî üstünlük düşüncesi uyandıran. * Görgü kurallarına uygun olan. * (hava için) Sakin, hoş. * Okşayıcı, aldatıcı, kandırıcı. * Pek iyi, doğru. * Hoşa giden, beğenilen, iyi, doğru bir biçimde. * Güzel kız veya kadın. * Güzellik kraliçesi. |
güzel duyu | * Estetik, bediiyat. |
güzel duyuculuk | * Estetikçilik, estetizm. |
güzel duyusal | * Estetik. |
güzel güzel | * Olağan bir durumda, herhangi bir sıkıntıya uğramadan. |
güzel olmak | * güzelleşmek. |
güzel sanatlar | * Edebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro gibi insanda coşku ve hayranlık uyandıran sanatlar. |
güzel yazısanatı | * Harflere güzel biçimler vererek yazma sanatı, hüsnühat, kaligrafi. |
güzelavrat otu | * Patlıcangillerden, 100-150 cm yükseklikte, atropin denilen zehirli ilâcın çıkarıldığıpis kokulu, çok yıllık ve otsu bir bitki (Atropa belladonna). |
güzelce | * Güzele yakın, güzel gibi. * (güze’lce) İyice, adamakıllı. |
güzelhatun çiçeği | * Bkz. nergis zambağı. |
güzelim | * değer verilen, sevilen. * teklifsiz bir seslenme olarak kullanılır. |
güzelleme | * Halk edebiyatında konusu aşk olan, lirik bir şiir türü. * Şen, sevinçli duygularıanlatan türkülerde özel bir ezgi. |
güzelleşme | * Güzelleşmek işi. |
güzelleşmek | * Güzel bir durum almak. |
güzelleştirilme | * Güzelleştirilmek işi. |
güzelleştirilmek | * Kendisine güzellik verilmek, güzel duruma getirilmek. |
güzelleştirme | * Güzelleştirmek işi. |
güzelleştirmek | * Güzellik vermek, güzellik kazandırmak. |
güzellik | * Estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün. * Okşayıcısöz veya davranış, iyilik, yumuşaklık. * Ahlâk ve fikrî nitelikleriyle hayranlık uyandıran şey. * Güzel olan bir kimsenin niteliği. |
güzellik enstitüsü | * Kadınların yüz ve vücut bakımlarının yapıldığıyer. |
güzellik kraliçesi | * Yüz ve vücut güzelliği göz önünde bulundurularak yapılan yarışmalarda birinciliği kazanan kız. |
güzellik malzemesi | * Makyaj malzemesi. |
güzellik müstahzarları | * Makyaj malzemelerinin genel adı. |
güzellik salonu | * Kuaför. |
güzellik yarışması | * Yalnız yüz ve vücut güzelliğinin ölçü olarak kabul edildiği yarışma. |
güzellikle | * Okşayıcısöz veya davranışla, iyilikle. |
güzergâh | * Yolüstü uğranılacak, geçilecek yer. * Yol boyu. * Çok geçilen yer, geçek. |
güzey | * Az güneşalan, çok gölgeli kuzey yamaç. |
güzide | * Seçkin, seçilmiş, seçme. * Aydın, okumuş, seçkin (kimse). |
güzlek | * Güz yağmuru. * Güz mevsiminin geçirildiği yer. * Havaların soğumasıüzerine yaylalardan dönen hayvanların otlatılmasıve bir süre barındırılması için ayrılmış, dağeteklerinde bulunan mera. |
güzleme | * Güzlemek işi. |
güzlemek | * Güzü bir yerde geçirmek. |
güzlük | * Güzün yapılan. * Güzün ekilen tahıl. |
güzün | * Güz mevsiminde. |
Kategoriler