H | * Hidrojen’in kısaltması. |
h, H | * Türk alfabesinin onuncu harfi. He adıverilen bu harf ses bilimi bakımından ötümsüz sızıcı gırtlak ünsüzünü gösterir. * Nota işaretlerini harfle gösterme yönteminde si sesini gösterir. |
ha | * İstek uyandırmak için kullanılır. * (ha:) Şaşma anlatır. * (ha:) Dikkati çekmek, uyarmak için kullanılır. * (ha:) Bir şeyin birdenbire hatırlandığınıveya kavrandığınıanlatır. * (ha:) Soru bildirir. * Tekrarlanarak kullanıldığında eşitlik anlamıverir. * “Evet” anlamında kullanılır. * Bazen tekrarlanan bir emir kipinin tekrarlarıarasında yer alarak fiil ile anlatılan işin uzadığıve bundan bıkıldığı bildirilir. * Neredeyse, hemen yakında. |
ha babam (veya ha babam ha) | * karşısındakinin çabasınıartırmak için kullanılır. * sürekli olarak, hiç durmadan. |
ha bire | * Durmadan, ara vermeden, arka arkaya, sürekli olarak. |
ha bugün ha yarın | * neredeyse, kısa bir sürede. |
ha deyince | * istenilen anda. |
ha Hoca Ali, ha Ali Hoca | * değişik gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir başkalığı olmadığınıanlatır. |
ha şöyle | * Bkz. hah. |
ha şunu bileydin | * “bunu çoktan anlaman, bilmen gerekirdi” anlamında kullanılır. |
hab | * Uyku. |
habanera | * Çok kıvrak bir Küba dansı. * Bu dansın müziği. |
habaset | * Kötülük, alçaklık. |
habbe | * Tahıl tanesi, evin. * Su kabarcığı. * Karagöz, Matiz, Külhanbeyi tiplerinin “yemek yemek” anlamında kullandığısöz. |
habbesi kalmadı(veya habbesi yok) | * hiç kalmadı, hiç yok. |
habbeyi kubbe yapmak | * önemsiz bir şeyi abartmak. |
haber | * Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık. * İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi. * Bilgi. * Yüklem. |
haber ajansı | * Yurt ve dünya olaylarınıtoplayıp yayımlayan kuruluş. |
haber almak | * (kendisine) bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek. |
haber atlamak | * (gazetecilikte) bir haberi vaktinde yayımlayamamak. |
haber bülteni | * Radyonun, televizyonun ve çeşitli haber ajanslarının yayımladığı, günün iç ve dışolaylarıkonusunda kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler veren kısa metin. |
haber bürosu | * Bağlı bulundukları iletişim organlarına bölgesel haberleri iletmekle görevli birim. |
haber çıkmamak | * (biri veya bir şey için) beklenen bilgi gelmemek. |
haber deyince | * istenilen anda, çarçabuk. |
haber geçmek | * teleks, telefon vb. ile bilgi iletimi yapmak. |
haber göndermek | * herhangi bir araçla bildirmek. |
haber kaynağı | * Haber alınan kişi ve yer. |
haber kipi | * Bildirme kipi. |
haber merkezi | * Bir yayın organının haberleri derleyip toparlamak ve değerlendirmekle sorumlu ve yükümlü haber birimi. |
haber salmak (veya yollamak) | * haber göndermek. |
haber stüdyosu | * Ses düzeni, ses geçirmezlik özelliği ile radyo ve TV gibi yayın organlarında yalnız haber okunmak için ayrılmışözel bölüm veya oda. |
haber uçurmak | * gizlice veya hemen haber göndermek. |
haber vermek | * bildirmek, haber ulaştırmak. * bir durumun, bir olayın belirtisi olmak. |
haberci | * Haber getiren kimse, ulak. * Bir durumun, bir olayın belirtisi. * Muhbir, ihbar eden (kimse). |
habercilik | * Bir haberi usulünce hazırlama ve yayın organlarında yayımlama işi. |
haberdar | * Haberli, bilgili. |
haberdar etmek | * haber vermek, bildirmek. |
haberdar olmak | * bilgi edinmek, haber almak. |
haberden haber ver | * (bir kimse veya bir konuda) bilgi ver. |
haberi olmak | * bilgisi olmak, bilmek. |
haberin olsun! | * herhangi bir konuda birine uyarıda bulunmak için söylenir. |
haberleşme | * Haberleşmek işi, iletişim, muhabere. * Yazışma. |
haberleşmek | * Karşılıklı olarak haber alıp vermek, iletişmek, muhabere etmek. |
haberli | * Bir olay veya durum üzerine bilgisi olan, haberi olan. * Haber vermişveya almış(olarak). |
haberlik | * Haber durumunda olan. |
habersiz | * Haberi olmayan, haber almamış, hiçbir bilgisi olmayan. * Haber vermeden, habersizce. |
habersizce | * Haber vermeden, haberi olmadan, habersiz, gizlice. |
habersizlik | * Haber alamama durumu. |
Habeş | * Etiyopya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse, Etiyopyalı. * (küçük h ile) Derisinin rengi çok koyu esmer olan (kimse). |
Kategoriler