Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 16

haraca kesmek * zorbalıkla para koparmak veya çıkar sağlamak.
haraç * OsmanlıTürklerinde genel olarak toprak sahiplerinden devletçe alınan vergi.
* OsmanlıTürklerinde Müslüman olmayanların devlete ödemekle yükümlü olduklarıvergi.
* Bir yerden, bir kimseden zorbalıkla alınan para.
haraç mezat satmak * açık artırma ile satmak.
haraç yemek (veya almak) * başkasının sırtından geçinmek.
haraççı * Haraç toplamakla görevli olan kimse.
* Zor kullanarak bir yerden veya kimseden para sızdıran kimse.
haraççılık * Haraççının görevi.
* Zor kullanarak bir yerden veya kimseden para sızdıran kimsenin yaptığı iş.
haraçlı * Haraca bağlanmış, vergi ödeyen.
harakiri * Japonlarda karnını bıçakla deşme yoluyla kendini öldürme.
harala gürele * Telâşile.
haram * Din kurallarına aykırı olan, dince yasak olan.
* Yasak.
haram etmek * o şeyden umulan yarar ve rahatıtattırmamak.
haram olmak * bir şeyden gereği gibi yararlanamamak.
haram olsun! * “hayrını görme, görmesin!” anlamında kullanılan bir söz.
haram para * Yasa dışıyollardan kazanılan para.
haram yemek * dinî inançlara aykırı olarak, haksız olarak bir şeye el atmak, sahip olmak.
harama uçkur çözmek * nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunmak.
harami * Hırsız, haydut.
haramilik * Hırsızlık, haydutluk.
haramsız * Haram olmayan, haram karışmamış.
haramzade * Yasa dışı birleşmelerden doğan çocuk, piç.
haranı * Büyük tencere.
harap * Bayındırlığıkalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran.
* Bitkin, yorgun, perişan.
* Çok sarhoş.
harap etmek * harap duruma getirmek.
harap olmak * harap duruma gelmek, haraplaşmak, perişan olmak.
haraplaşma * Haraplaşmak işi.
haraplaşmak * Harap duruma gelmek, viran olmak, perişan olmak.
haraplık * Harap olma durumu, yıkkınlık.
harar * Çoğu kıldan dokunmuş, büyük çuval.
harar gibi * içine çok şey alabilen, geniş, büyük eşyalar için kullanılır.
hararet * Isı.
* Sıcaklık.
* Susama, susuzluk.
* Coşkunluk, ateşlilik.
hararet basmak * çok susamak.
* vücut ısısıartma.
hararet kesmek (veya söndürmek) * susuzluğu gidermek.
hararet vermek * susatmak.
hararetlendirme * Hararetlendirmek işi.
hararetlendirmek * Hararetlenmesine yol açmak.
hararetlenme * Hararetlenmek işi.
hararetlenmek * Isısıartmak.
* Canlanmak, kızışmak.
hararetli * Isısı, sıcaklığıfazla olan.
* Coşkun, ateşli, canlı.
hararetli hararetli * Yoğun ve heyecanlı bir biçimde, ateşli ateşli.
haraşo * “iyi, güzel” Bir tür yün örgüsü.
haraza * Kavga, gürültü, karışıklık.
* Öfke, sinir.
haraza * Sığırın öt kesesinden çıkan taş.
harbe * Kısa mızrak.
* Harbi.
harbi * Ateşli silâhların içini temizlemekte kullanılan çubuk, harbe.
* Doğru, hilesiz, temiz, mert.
harbî * Savaşla ilgili.
* OsmanlıDevletiyle henüz barışdurumunda bulunmayan, bir antlaşma yapmamışdevletler ve bu
devletlerin uyrukları.
* Osmanlıülkelerinde ticaretle uğraşan yabancıuyruklara verilen ad.
harbi basmak * doğru, hızlıyürümek.
harbi konuşmak * dosdoğru, gerçeği gizlemeden konuşmak.
harbilik * Doğruluk, temizlik, mertlik.
* Ateşli silâhlarda harbinin yerleştirildiği yer.
harbiye * Savaşişleri.
* (büyük H ile) Subay yetiştiren yüksek okul, harp okulu.
Harbiye Nezareti * Osmanlıİmparatorluğunda Millî Savunma Bakanlığına verilen ad.

Bir yanıt yazın