Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 18

harem ağası * Osmanlısaraylarında ve büyük konaklarda haremle selâmlık arasında hizmet gören hadım, zenci köle,
hadım ağası.
harem kâhyası * Haremin alışverişine bakan erkek görevli.
haremlik * Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, selâmlık karşıtı.
* Karılık, eşlik.
haremlik selâmlık olmak * bir yerde kadınlar ayrı, erkekler ayrı oturmak.
Harezmî yolu * Bkz. algoritma.
harf * Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri.
harf atmak * söz atmak, tanımadığı bir kadına uygunsuz sözler söyleyerek yaklaşmaya çalışmak.
harf çevirisi * Transliterasyon.
harfendaz * Onur kırıcısöz söyleyen.
harfendazlık * Harfendaz olma durumu.
harfi harfine * Tastamam, uygun, gerçekte olduğu gibi.
harfitarif * Arapçada addan önce gelen ve adın belirli olduğunu gösteren elif, lâm harfleri, tanımlık.
harfiyen * Harfi harfine, hiçbir değişiklik yapmadan.
harharyas * Harharyasgillerden, boyu 2 m’ yi bulan çok tehlikeli bir köpek balığıtürü (Carcharhinus lamia).
harharyasgiller * Köpek balıklarıtakımına giren bir familya.
harı başına vurmak * çok kızmak; azmak, kendini tutamayacak duruma gelme.
harı geçmek * kızgınlığı, sıcaklığı, hevesi, isteği veya öfkesi azalmak.
harıl harıl * Aralıksız olarak, durmaksızın, bütün gücüyle.
harılanma * Harılanmak durumu.
harılanmak * (hayvan) Huysuzlanmak, huysuzluk etmek.
harıldama * Harıldamak durumu.
harıldamak * Gürültüyle ve sürekli olarak akmak; yanmak; çalışmak.
harıltı * Harıldarken çıkan ses.
harım * Sebze ve meyve bahçesi.
* Tarla ve bahçe çevresindeki çit.
harın * Bir şeyden huylanıp yürümeyen, geri geri giden (hayvan).
* Hain, huysuz.
* Obur.
haricen * Dıştan, dışarıdan.
haricî * Dışla ilgili, dıştan olan.
hariciye * (devlet yönetiminde) Dışişleri.
* Ameliyatıveya tedaviyi gerektiren hastalıklarla ilgilenen hekimlik kolu.
* Hastahanelerde bu hastalıklarla ilgilenen bölüm.
hariciye nazırı * Dışişleri bakanı.
hariciyeci * Dışsiyaset ile uğraşan meslek adamı.
* Hariciye hastalıklarıuzman hekimi.
hariciyecilik * Hariciyeci olma durumu.
hariç * Dış, dışarı.
* Yabancıülke, dışarı.
* Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere.
hariç olmak * o işin içinde olmamak.
hariçten gazel okumak (veya atmak) * bir konuyu iyice bilmeden, üzerinde görüşve düşünce ileri sürmek.
* bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak.
harika * Yaradılışın ve imkânların üstünde nitelikleriyle insanda hayranlık uyandıran (şey).
* Çok büyük bir hayranlık uyandıran, eksiksiz, kusursuz, tam, mükemmel.
harikalar yaratmak * hayranlık uyandıracak başarılar kazanmak.
harikulâde * Eşi görülmemiş, şaşkınlık yaratıcı, olağanüstü.
* Çok güzel.
harikulâdelik * Harikulâde olma durumu veya özelliği, olağanüstülük.
harim * Girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunulan yer.
harir * İpek.
haris * İstekli, aç gözlü, bir şeyi çok fazla isteyen, hırslı.
harita * Coğrafya, tarih, dil, nüfus vb. olgularla ilgili yeryüzünün veya bir parçasının, belli bir orana göre
küçültülerek düzlem üzerine çizilen taslağı.
haritacı * Harita yapan kimse, kartograf.
haritacılık * Haritacı olma durumu.
* Çeşitli amaçlara yönelik haritaların yapım yöntemi, kartografi.
haritada olmak * göz önünde bulundurulması gerekmek.
haritadan silinmek * bir ülke, başka devletin hâkimiyeti altına girmek.
* (bir köy, kasaba) savaşveya deprem gibi bir olay sonunda yok olmak.
haritalık * Haritaların saklandığıyer.
hark * Bkz. ark.
harlak * Harıltı ile akan su, çağlayan.
harlama * Harlamak işi.

Bir yanıt yazın