Kategoriler
H SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük H Sayfa 2

Habeşî * Habeş.
habip * Sevilen, sevgili.
* Hz. Muhammet.
habis * Kötü, alçak, soysuz (kimse).
* (bazıhastalıklar veya urlar için) Kötücül.
habislik * Habis olma durumu.
habitat * Yerleşme, oturma.
* Bitkinin doğal olarak yetiştiği yer, yurt.
habitus * Bitkinin yerindeki durumu, dallanması, köklerinin toprak içerisindeki dağılmasını belirten morfolojik
görünüş.
hac * Genellikle tek tanrılıdinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret
edilmesi.
* İslâmın beşşartından biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke’de yapılan Kâbe’yi ziyaret ve tavaf
töreni.
hacamat * Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip, üzerine boynuz, bardak veya şişe oturtarak kan alma.
* Hafif yaralama.
hacamat baltası * Hacamat için kullanılan kesici küçük araç.
hacamat etmek (veya yapmak) * hacamat yoluyla kan almak.
* hafifçe yaralamak.
hacamat şişesi * Hacamat yapmak için kullanılan ağzıdibinden dar şişe.
hacamatçı * Hacamat yapan kimse.
hacamatlama * Hacamatlamak işi.
hacamatlamak * Hacamat etmek, hacamat yapmak.
* Hafifçe yaralamak.
hacca gitmek * Müslümanlar hac amacıyla Mekke’ye gitmek.
* Hristiyanlar kutsal sayılan yerlere gitmek.
haccetme * Haccetmek işi.
haccetmek * Müslümanlıkta hac zamanında Kâbe’yi ziyaret ve tavaf etmek.
* Hristiyanlar kutsal sayılan yerlere gitmek.
hacet * Herhangi bir şey için gerekli olma; gereklilik, lüzum.
* Tanrı’dan veya kutsal sayılan kişiden beklenen dilek.
* Abdest (küçük veya büyük).
* İhtiyaç duyulan şey, gerekli şey.
hacet dilemek * istekte bulunmak.
hacet görmek * gerekli bulmak, gerekli saymak.
* ayak yoluna gitmek.
hacet kalmamak * gereği olmamak.
hacet kapısı * Dua etmek veya dilekte bulunmak için önünde durulan türbenin kapısı(penceresi).
hacet penceresi * Bkz. hacet kapısı.
hacet tepesi * Üzerinde yapılan duanın kabul olunacağına inanılan tepe.
hacet yeri * Ayak yolu, abdesthane.
hacet yok * gerekliği yok, gerekli değil, istemez.
haceti olmak * ayak yoluna gitmesi gerekmek.
hacetini yapmak * küçük veya büyük abdest etmek.
hacı * Din buyruklarınıyerine getirmek için hacca gitmişMüslüman.
* Kudüs’ü, Efes’i veya başka kutsal bir yeri ziyaret etmişolan Hristiyan.
hacı bekler gibi beklemek * büyük bir sabırsızlıkla beklemek.
hacıdevesi * Tek hörgüçlü deve.
hacıfışfış * Arap halkından olanlar için kullanılan alaylısöz.
hacı olmak * hacca gidip, haccın gereklerini yapmak.
hacıyağı * Gül yağından çıkarılan, hacıların süründüğü özel koku.
hacıağa * Büyük şehirlerde gereksiz, yersiz çok para harcayan taşralızengin.
hacıağalık * Hacıağa olma durumu.
hacıağalık etmek * gereksiz yere, gösterişiçin bol para harcamak.
hacı bektaştaşı * Balgam taşı.
hacılar bayramı * Kurban bayramı.
hacılar kuşağı * Gök kuşağı.
hacılaryolu * Samanyolu.
hacılık * Hacı olma durumu.
hacısıhocası * kim varsa, herkes, hepsi.
hacıyatmaz * Yere nasıl bırakılırsa bırakılsın, dibinde bulunan ağırlık sebebiyle dik bir durum alan oyuncak.
* Çıkarları için, güç durumlarda kişiliğinden özveride bulunarak kendini çabucak toparlamayı beceren kimse.
hacıyolu * Bkz. hacılaryolu.
hacim * Bir cismin uzayda doldurduğu boşluk, oylum, cirim, sıygı.
hacimli * Hacmi olan, oylumlu.
hacimlice * Biraz hacimli, oylumluca.
hacimsiz * Hacmi olmayan, oylumsuz.
* Borsada gerçekleştirilen yetersiz tutarda alım satım.
hacir * Kısıt, kısıtlılık.

Bir yanıt yazın